AFYONKARAHİSARLI KOCA BEHÇET
Koca Behçet; Afyon’un tanınmış gazetecilerindendi. İsmini ilk kez Muzaffer Görktan’ın Bayrak dergisindeki yazılarından duymuştum. Koca Behçet olarak bildiğimiz Hüseyin Behçet Görktan, Muzaffer Görktan’ın babasıydı. Muzaffer Görktan’ın Bayrak yayınlarında “Son Ninni” adıyla bir de şiir kitabı yayınlanmıştı.
I.Dünya Savaşının ve İstiklal harbimizin tamamına katılmış, İstiklal Madalyasıyla taltif edilmiş Afyonkarahisar’ımızın yetiştirdiği isimsiz kahramanlardan birisiydi Koca Behçet.
“Milli Mücadele Günlüğü”[1] dikkat ve ibretle okunması gereken bir eser. Daha kitabın kapağında yer alan “İşte düşman bizi böyle vurdu, yine vurabilir” ikazıyla milletin her zaman uyanık olması gerektiğini hatırlatıyor. 21 Temmuz 1914’te seferberlikle başlayan askerliğinin ancak 10 Nisan 1923’te sona erdiğini söyler. Dokuz yıl neler görmüş, neler yaşamıştır kim bilir? Aç susuz, koltuk değneğiyle yaya olarak yüzlerce kilometre giderken, bu çileli yolculukta sırt çantasında taşıdığı not defterine yaşadıklarını günü gününe yazmış, yapılan fedakârlıkları, çekilen çileleri ölümsüzleştirmiştir. Dillere destan kahramanlık örnekleriyle dolu kitap da böylece ortaya çıkmıştır.
MİLLİ MÜCADELE GÜNLÜĞÜ
Koca Behçet, dünyanın “Hasta adam ölüyor.” dediği bir zamanda açlığa, yoksulluğa, hastalıklara, yaşanan onca sefalete rağmen Türk Milleti’nin yazdığı o muhteşem destanı anlatır günlüklerinde. Sadece savaşa ait notlar değildir anlattıkları. Porsuk çayının güzelliği, peştamallı kadınlar, Ankara, buğday tarlaları, afyon sakızı, tiftik, testi ve su küpleri, kısacası savaşın insani yönü, o dönemin fiziki ve coğrafi görüntüsüyle birlikte yer almıştır anılarında.
Askere giderken oğlundan bir ayrılışı var ki gerçekten göz yaşartan bir sahne. Vagondan atlayışı gözünüzün önüne geliyor. Cengiz Aytmatov’un “Toprak Ana” romanında Tolganay nasıl oğlunu bekleyip yapayalnız kalmışsa tren istasyonunda aynı yalnızlığı yaşıyor Koca Behçet. Tren raylar üzerinden kayıp giderken oğlu Muzaffer’den ve Karahisar’dan tarifi zor ayrılığın acısı çörekleniyor yüreğine ancak vatan işgal altındadır ve kurtarılacaktır. Başka çaresi yoktur bu işin.
Savaşın derin acılarına şahitlik eder. Örnek olması bakımından bir hatırasını kısaca zikredelim:
“Bazen öyle şeylere şahit oluyoruz ki, ağlamamak için taş olmak lâzım… Düşmanın bulunduğu taraftan acı acı insan sesleri işittik. Oturduğumuz dağın tepesine baktık. Bir de ne görelim. Göçebe bir köyün kadınları ve çocukları melun düşman kurşunlarından kurtulmak için can havliyle bizim tarafa gelmeye gayret ediyorlar. Cümlesi al kan içinde…”[2] Neyse ki Yunan’ın Sakarya’da bozguna uğramasıyla köyler düşman işgalinden kurtarılıyor ve köylüler nefes alıyor.
Yolculuk devam ediyor. Bolvadin, Çay, Sultandağı ve Akşehir’e ait ilginç bilgilere yer veriliyor kitapta ve savaştan sonraki bir üzüntüsünü şöyle dile getiriyor Koca Behçet:
“Askerlikte ölüp de evi damı kapanıp ocakları sönenler, kolsuz, bacaksız, çolak kalanlar artık nazar-ı itibara alınmıyor. Biz Türkleri bu askerlik (savaş) terakkiden alıkoydu… 27 Ağustos 1922’de kahraman ordumuz Afyonkarahisar’ımızı kurtardı… Geçmiş yıllarda memuriyetlerin büyük kısmı Türk olmayanlara verilmişti. Arap, Arnavut, Rum. Bunlar mühim mevkileri ele geçirmişlerdi. Bunlar ki var kuvveti ile Türk ırkının imhasına gayret ettiler. Kısmen de muvaffak oldular. Harbi umumiden evvel ve sonra Türklere olan düşmanlıklarını alenen ortaya koydular. Türk olmayanlar mükemmel surette yurdumuzda yaşadılar, asker olmadılar, ölmediler, para kazandılar.”[3]
Bu satırları okuyunca Adanalı Recep Çavuş’un Atatürk’e verdiği tarihi cevabı hatırladınız değil mi?
Baştan sona acıklı savaş manzaralarının yer aldığı hatıraların sonunda düşmanın yurttan sökülüp atıldığını, kahraman ordumuz ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkumandanlığında Afyonkarahisar’ımız kurtarılıyor, bütün cephelerde düşman hezimete uğratılıyor. Çekilen çilenin, verilen mücadelenin boşa gitmediğini ve zaferin Türk Milleti’nin olduğunu okuyoruz bir mücahidin anılarından.
Şehit düşen vatan evlatlarına ve gazilerimize minnetlerimizi, şükranlarımızı sunuyor, bu kıymetli hatıra kitabını yazan Koca Behçet’i rahmetle anarken kitabı kültürümüze kazandıran Afyonkarahisar Belediyesinin bütün emeği geçenlerini kutluyoruz.
Afyonlu Koca Behçet’in hatıralarını okuyunca bir kere daha anlıyoruz ki; üzerinde yaşadığımız topraklar kolay vatan olmadı. Allah kimseyi ve milletimizi vatansız bırakmasın.
[1] Koca Behçet. Milli Mücadele Günlüğü. Afyonkarahisar Belediyesi yy. Yayın No:40 (248 sayfa)
[2]A.g.e. s.38
[3] A.g.e. s.187