27 Ağustos 1922 günü saat 17.30’da 189. Alay, Afyon’a girerek şehirde emniyet tedbirlerini aldı. Tanıkların anlattıklarına göre Türk ordusu Afyon’a adeta bir yıldırım gibi girmişti. Halk askerlere sarılarak, hıçkırıklarla sevinç gözyaşı döküyordu.
Ömer TÜRKOĞLU
Cumhuriyet Gazetesi
Büyük Taarruz’un ikinci günü, sabah erken saatlerden itibaren bütün cephelerde şiddetli savaş yeniden başlamıştı. Keşif uçaklarımızdan alınan raporlarda düşman ordugâh ve ikmal yollarında hiçbir değişiklik olmadığı belirtiliyordu. Cephe gerisindeki sakinlik ile mevzilerdeki savaşın kıyaslanması mümkün değildi.
Kurtkaya Tepesi’ne hücum eden birliklerimizden biri de 36. Alay’ın 6. Bölüğü idi. Bölük Kumandanı Üsteğmen Agâh Bey bölüğünün önünde savaşırken ağır yaralanmıştı. Buna rağmen tel örgüleri aşarak düşman siperlerine girmeyi başarmıştı. Saniyelerle ölçülebilecek bir zamanda bomba ile birkaç düşman erini etkisiz hale getirip askerlerinin önünü açtıktan sonra Kurtkaya’nın en yüksek noktasına çıkmış, ne var ki burada alnından vurularak şehit olmuştu.
Yunan Ordusu çekiliyor
Kurtkaya ve Erkmen tepeleri sabahki savaşların en çetin geçtiği mevzilerdi. Buradaki savaşlarda 15 subay ve 150 er şehit verilmişti. Bölgedeki Yunan Ordusu ise düzensiz, dağınık bir şekilde çekiliyor, hesaplanamayacak sayıda kayıp veriyordu. Ulukaya mevzilerindeki 5. Tümen’in karşısındaki düşman birlikleri çoktan çekilmişti.
Büyük Taarruz’un ikinci günü Afyon’un Yunan işgalinden kurtulduğu haberi Ankara’ya ulaştığında, halk TBMM önünde toplanıp tezahürat yaptı. -27 Ağustos 1922
27 Ağustos 1922 öğleden sonra...
Gelen raporlardan tüm cephelerde genel durumun Yunan Ordusu’nun dağınık ve düzensiz bir şekilde kaçtığı, Türk Ordusu’nun ise onları takip ederek sürdükleri şeklinde idi. Düşmanın kullanmaya hazırlandığı tren istasyonları top ateşiyle dövülüyor, Yunan birlikleri birçok silah, teçhizat ve mühimmat bırakarak çekiliyordu. Eymir Vadisi’ne gönderilen keşif kolu, sekiz kilometre ilerlediği halde düşmana rastlamamıştı. 5. Kafkas Tümeni de Yunanlılara rastlamadan Ballıkaya-Yılanlıkaya hattını ele geçirmiş, 27. Süvari Alayı düşman birliklerini görmeden Menderes’i geçmişti. Yunan Ordusu cephelerin tamamından çekiliyordu...
Ve Afyon!
Artık ileri kuvvetlerimiz Afyon’u, buradaki yanan hükümet konağını ve binaları görebiliyorlardı. Birliklerimiz Hacılar ve İkiztepe bölgesinden iki kolla Afyon’a hareket etti. 27 Ağustos 1922 günü saat 17.30’da 189. Alay Afyon’a girerek hemen şehirde emniyet tedbirlerini aldı. Tanıkların anlattıklarına göre Türk Ordusu Afyon’a adeta bir yıldırım gibi girmişti. Halk askerlere sarılarak, hıçkırıklarla sevinç gözyaşları döküyordu.
Albay Reşat!
57. Tümen’in Çiğiltepe bölgesindeki kararlı ve isabetli hücumları bir türlü etkili sonucu vermiyordu. Arazi sarp ve engelliydi, düşman mevzileri ise kuvvetli tahkim edilmişti. Bu geçici durum subay ve askerlerin moralini bozmuştu. Kolordu komutanı yarım saat arayla verdiği iki emirle Sinanpaşa Ovası’na hâkim olunmasını ve öğleye kadar Çiğiltepe’nin zapt edilmesini emrediyordu. Hâlbuki cephane azlığından topçu ateşi etkisiz kalıyor, buna karşılık düşmanın yoğun ateşi karşısında siperden çıkan her askerimiz şehit düşüyordu. Tüm cepheden bağımsız olarak sadece bu mevkide düşmanın kuvvetli saldırıları söz konusu idi. Hatta Yunan birliklerinin yaptığı bir karşı-taarruz hemen püskürtülmüştü. Gerek kendisinin ve gerekse askerlerinin gösterdiği insanüstü çabalardan beklenen sonucun alınamaması, Tümen Komutanı Albay Reşat Bey’i derin bir üzüntüye boğmuştu. Zaferi yaşamak, yaşatmak ve komutanlarına muştusunu vermek en büyük arzusuydu. Buna rağmen beklenen başarı gelmeyince derin üzüntü sonucu tabancasıyla intihar etti!
Hacı Anesti’nin perişan askerleri
23. Tümen, düşmanla gün boyu süren sıcak temas ve ilerleme sonucunda öğleden sonra saat 14.00’te Sinirlitepe civarına ulaşmıştı. Buradaki hâkim tepelerden Sincanlı Ovası’nda panik içerisinde, dağınık olarak çekilen Yunan askerleri görülmekteydi. Saat 14.15’te Tümen Komutanı’nın kolorduya verdiği raporda şu cümleler yer almakta idi: “Saat 14.00’te Sinirköy’deyim. Gazi Başkomutanımızı cephede göremediğinden bahseden mağrur Hacı Anesti’nin Sincanlı Ovası’nı dolduran perişan birliklerinin kaçışını seyrediyorum. Hangarlar alevler içinde. Bir uçak, Yunan Ordusu’nun kırık durumunun sembolü gibi, kanatları kopuk yatıyor.”
Gazeteler, resmî tebliğler
28 Ağustos 1922 tarihli Hâkimiyet-i Milliye gazetesi “son dakika” başlığı altında Afyon’un kurtuluşunu “Kahraman ordumuz düşmanın mukabil taarruzlarını süngü hücumlarıyla tardederek Afyonkarahisar’ı zapt ile pek çok esir ve ganimet elde etti” şeklinde duyuruyordu. Yunan resmî tebliğinde ise “düşmanın [Türk ordusunun] pek dehşetli hücumları neticesi olarak Afyon’un tahliyesi emredilmiştir. Gayet ağır düşman hücumlarıyla takip edilmekte olan kuvvetlerimiz batıya doğru çekilmektedir” deniliyordu. Ankara gazeteleri Yunan Ordusu tarafından çok kuvvetli olarak tahkim edilen Afyon’un bir saat gibi kısa bir sürede düştüğü haberini büyük puntolarla okuyucularına bildirirken, Yunan resmî tebliğinde Afyon’un düşmesi tek cümlede geçiştiriliyordu: “Düşmanın [Türk ordusunun] şiddetli taarruzu üzerine Afyon’un tahliyesini emrettik. Birliklerimiz batıya doğru çekilmektedir.”
Ankara’da Samsun uçakları
Cephede savaş ve takip harekâtı devam ederken Ankaralıları heyecanlandıran önemli bir olay da Samsun’dan kalkarak Ankara’ya gelen iki uçağın, şehrin semalarında süzülerek Samsun Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti’nin bildirilerini atmasıydı. Bildirilerde İzmir’in kurtuluşunun yakın olduğu ve halkın, orduya ve millî mücadeleye desteğine devam etmesi isteniyordu. Şehrin meydanlarında, cadde ve sokaklarında herkes coşku ve heyecan içindeydi... Aynı gün Başkumandan Mustafa Kemal Paşa bir telgrafla Meclis’i tebrik etmiş, Meclis de ittifakla orduya selam göndermişti. İlerleyen saatlerde Meclis’in tebrik için gelen misafirleri, Sovyet, Azerbaycan, Afgan ve İran elçileri olacaktı.
Çocuklarıyla güvenli yerlere çekilen Anadolu kadınları, Afyon’un düşman işgalinden kurtuluşundan sonra köylerine döndü.