Ailede sevgi ve saygı / Süleyman Şahin

Abone Ol


“İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, Îmân, 93)

Mükerrem bir varlık olarak yaratılan insan kendisine takdir edilen bir süreyi yaşamak için bulunur bu dünyada. Bir aile içerisinde, ayaklarının altına cennet serilmiş bir anneden dünyaya gelen insan hiç kuşkusuz kendisine takdir edilen bu süreyi yalnız yaşayamayacaktır. Çünkü onun fıtratında yalnızlık yoktur. Daha dünyaya gözlerini açtığı ilk anlardan itibaren yalnızlığını giderecek, kendisine sevgi ve şefkat göstererek onu koruyup kollayacak bir anneye muhtaçlıkla başlar hayata. Ve insan bütün hayatı boyunca bu yalnızlığını giderecek ortamlar arar kendine. Çünkü Cenab-ı Allah’ın eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insan toplum içerisinde yaşamak durumundadır. Cenab-ı Allah’ın Kur’an-ı Kerim’inde “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık….” (Hucurât, 49/13) buyurduğu gibi insan diğer insanlarla bir birini tanıdığı, tanışıp kaynaştığı ve bir toplum olduğu sürece insandır aslında. Dolayısıyla insan bir toplumda yaşamak durumundadır.

İşte söz konusu toplumun en küçük yapı taşı olan aile insan hayatının başlangıç noktasıdır. Huzurlu bir ailede dünyaya gelen insan sağlıklı bir toplum inşa edecektir hiç kuşkusuz. Yani toplumun sağlıklı olması insanın huzurlu olmasına, insanın huzurlu olması ise aslında ailesinin sağlam olmasına bağlıdır. Aile huzurdur çünkü. İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir...” (Rûm, 30/21) ayet-i kerimesinde ifade buyurulduğu gibi huzur bulunan bir mekândır aile. En önemlisi de aile; bir anne şefkatinin, bir baba güveninin, bir abi, bir abla sevgisinin doyasıya yaşandığı ve hayata dair olumlu duyguların perçinlendiği küçük bir toplumdur insan için. Ve bu küçük toplum daha büyük toplumların temellerini atmaktadır.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) iman ile eş değer görür sevgiyi. Cennete girmek için imana, imanlı sayılmak içinse sevmeye ihtiyacımız olduğunu vurgular. Çünkü sevgidir insanı insan yapan. Sevgidir bir toplumda insana değer katan. Ve sevgidir bir toplumun temel dinamiği. Sevginin olmadığı, saygının yaşanmadığı, kin ve nefretin kol gezdiği toplumların ayakta kalması söz konusu değildir. Çünkü sevgi Cenab-ı Allah tarafından insanın fıtratına yerleştirilmiş en temel duygudur. İnsana düşen bu duyguyu açığa çıkarmak ve Allah’ın rahmet sıfatıyla yarattığı kâinatı bu sevgiyle yaşanır bir hale getirmektir.

Toplumun temel dinamiği olan aileyi ayakta tutabilmek ise büyük bir erdemdir. Aileyi ayakta tutabilmek için Yaratanımızın fıtratımıza yerleştirdiği sevgi ve saygıyı aile bireylerine hissettirmeli, birbirini seven, birbirine saygı duyan bireylerin olduğu bir kurum haline getirmeliyiz aileyi. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s) bir hadis-i şerifinde; "İman bakımından müminlerin en mükemmeli ahlâkça en güzel olanlar ve ailesine en güzel davrananlardır” (Tirmizî, Radâ", 11) buyurmaktadır. Ahlakı güzelleştiren en temel olgudur aslında sevgi. Aile bireylerine güzel davranmak, aile bireyleri arasında sevgi ve saygı duygularını yaşatmak ailenin devamını sağlama noktasında en fazla ihtiyaç duyulan hasletlerdir kuşkusuz.

Ezcümle şunu söyleyebiliriz ki; huzurlu ve sağlıklı bir toplum inşa etmek istiyorsak önceliğimiz insan olmalı. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünden hareketle önce insan olmalı, sevgi ile beslenen ve birbirlerine sevgi ve saygı ile yaklaşan insanların bir araya geldiği bir aile olmalı ve dolayısıyla huzurlu bir toplum meydana getirmeliyiz. Dünya, üzerinde yaşayan insanların sevgi, saygı ve merhamet duygularından beslendiği ölçüde yaşanılır olacaktır.

Huzurlu ve sağlam bir toplum için, sevgi ve saygı üzerine inşa edilen ailelerimizin çoğalması ümidiyle…

Süleyman ŞAHİN
Afyonkarahisar Müftülüğü
Din Hizmetleri Uzmanı