Amerika'nın Medya Gücü-IV
Bundan önceki üç yazımızda Amerika’nın daha çok askeri gücü ile dolara bağlı ekonomik gücünden ve kimi zaafiyetlerinden bahsettik. Amerika’nın medya gücü de var. Hem de çok büyük... Sadece çok büyük değil, bu çok büyüklüğün de ötesinde ‘etkili…’ Bu yüzden psikolojik üstünlüğü her zaman elinde tutuyor. Kaybettiği zaman bile… İşte Afganistan; tası tarağı topladı, havadan tahliye operasyonu ile resmen kaçıyor, ama bakarsanız; durum hiç de öyle değil… Ya da Körfez Savaşını düşünün; petrole bulanmış karabatağı ne kadar da etkili kullanmıştı.
Sinema sektörü de bir o kadar etkili... Bilinçaltınıza; Amerika’nın ne kadar güçlü bir ülke olduğunu, dünya için neler yaptığını, yanına o sahte Amerikan rüyasını da ekleyerek yüklüyor. O, herkesin planlarını ona göre yaptığı 1980’li yılların ‘Dallas’ dizisini hatırlayın... Ve sonraki süreçte; Yalan Rüzgarları, Cesur ve Güzel’ler, Flamingo Yolları… ve daha nicesi… O kadar ki; Avrupa Birliği bile Amerikan yapımı dizi ve filmlere önlem alma gereği hissetti.
Medya bugün belki kabaca ikiye ayrılabilir; konvansiyonel ve sosyal medya… Bugün ismini duyduğumuz televizyon ve gazetelerin önemli bir kısmı bu ülkeye ait… CNN, Bloomberg, Fox gibi kanallar Türkiye’de de yayın yapıyor. Çok etkili kullandığı (kendi) internet siteleri de bu kapsamda… Bir de malum sivil organizasyonlar vasıtasıyla ya da gizli kanallardan fonladığı siteler var. Hemen ne ararsak karşımıza çıkan vikipedi de bu ülke merkezli… Dünya’da en fazla bilinen dil sanılanın aksine Çince filan değil; İngilizce… Sayısı belirsiz ve bir o kadar etkili ve hızlı, aynı zamanda her birimizin cebine kadar girmiş durumda bu internet siteleri vasıtasıyla…
Sosyal medya platformları da neredeyse bir bütün olarak elinde… Üstelik server’lar bu ülkede… Bir başka deyişle sunduğu hizmet karşılığı ipiniz elinde… Yani istediği zaman ipinizi-fişinizi çekebilir. İşine gelmedi ve Çin firması Huawei’ye sunduğu hizmeti kesti mesela… Unuttuk bile… İşte facebook, işte twitter, işte whatsApp, işte zoom, işte google ve diğerleri… Telefonlarımızda kullandığımız IOS ve Android de onların… Bu piyasada onlara ait olmayan çok az şey var ve konu kritik bir noktaya geldiğinde temsil ettiğini iddia ettiği değerleri kolaylıkla askıya alabilmektedir. Nitekim küçük bir sapma gösteren Trump’ın başına neler geldi hep birlikte gördük. Darbe yapacaklardı neredeyse… (yaptılar bu arada). Geçmişte sapma gösteren Kennedy’nin akıbetini de hepiniz biliyorsunuz. Kendi içerisinde bile affetmiyor yani… Çünkü ‘Amerika ülkesindeki vatan hainlerini bulur öldürür, diğer ülkelerdeki vatan hainlerini bulur kullanır’(Henry Kissinger).
Belki bilinçaltı algı etkisi nedeniyle garibinize gidecek ama en az özgür olan medya da bu ülkede biliyor musunuz… En özgürü de Türkiye’de... Her türlü ihanet özgürlüğü var zira... Özgürlüğünüzün sınırı ise Amerika’nın çıkarlarıdır. Bu anlamda 'Özgürlükler Ülkesi Amerika' bilinçaltı algı için fevkalade elverişli bir kılıftır.
Özetle Amerika hala güçlü... Ama kitle imha silahları dışında en güçlü silah hala insan… Bunun geçmişteki örneği Vietnam, şimdiki örneği de Afganistan… Ama Amerikalılar için at oynatacak sınırlar giderek daralma belirtisi göstermektedir. Sözgelimi iddia edildiği gibi gizli anlaşma yapmış bile olsa, Afganistan sahası artık at oynatacağı saha olmaktan çıkmıştır. Karşısındaki blok hem sürekli çoğalmakta, hem de sayısal olarak artmaktadır.
Nükleer savaş ayrı tabii… Nükleer savaş dünyanın sonu demektir. Bu yüzden hiç kimse göze alamaz. Hiçbir hava savunma sistemi de bir bütün olarak nükleer saldırıyı durdurabilecek güçte değildir. Bu tehdit stratejik olarak Amerika’ya da dönüktür. Böyle bir şey Amerikalıların da içerisinde olduğu insan neslinin resetlenmesi demektir.
Hiç yenilmez denilen ordular geçmişte nasıl yok olmuşsa (Moğollar-Sovyetler gibi) Amerika da bir gün kendisini evine çekilmek zorunda hissedecek. ‘Go home’ tezahür edecek bir başka deyişle… Hadisenin daha önemli olan metafizik yanından bahsetmiyorum bile... Belki Allah Sovyetleri gösterdiği gibi Amerika’yı da gösterir bize… Kimbilir…