Nevzat Dede
Çocuklarla… yazı serisi
nevzatlaleli@gmail.com
Sevgili çocuklar,
Bizim mutlu olabilmemiz için çevremizde ki insanların da mutlu olmalar gerekir. Onun ilk şartı ise aramızda dargınlıkların, kin ve öfkenin kalkması, yerine sevgi ve saygının yayılabilmesidir.
Bunun için aramızda ki ilişkilerimizi artırmamız gerekir. Başta da “Selamı yayınız” buyuran Peygamberimizin sözüne dikkat etmemiz gerekir.
Bir zamanlar, birbirine bitişik iki çiftlikte yaşayan iki erkek kardeş varmış.
Günlerden bir gün bu iki kardeş arasında bir anlaşmazlık çıkmış. İki kardeş arasında o zamana kadar ilk defa böyle büyük bir anlaşmazlık yaşanıyormuş.
İki kardeş, birbirlerine yalnızca küsmekle kalmamışlar, yıllardır ortaklaşa kullandıkları tarım makinelerini ve sahip oldukları tüm araç gereçlerini de ayırmışlar.
Bir sabah, kardeşlerden büyüğünün kapısına bir usta gelmiş. Elinde büyük bir marangoz çantası varmış. Ev sahibinden geçici bir iş istedi.
“Yapılacak ufak tefek bir işiniz varsa…” dedi. "Elimden hemen her iş gelir. Birkaç gün çalışırım, işi bitiririm." Büyük kardeşin aklına o an bir "iş" geldi.
“Evet, sana göre bir işim var” dedi. Küçük kardeşinin çiftliğini işaret etti. “Şu derenin karşısındaki çiftlik, komşumundur. Daha doğrusu, benim küçük kardeşime aittir. Geçen haftaya kadar benim çiftliğim ile onun çiftliği arasında bir otlak vardı. Sonra o makinalar getirerek çiftliklerimiz arasına bir su kanalı yaptırdı.
İş isteyen adam, büyük kardeşin söylediklerini dikkatle dinledikten sonra sordu:
Benden ne yapmamı istiyorsunuz?" dedi. Büyük kardeş kararını açıkladı:
Kardeşim bunu, bana acı vermek için yapmış olabilir dedi. Fakat şimdi ben, onun
yaptığından daha büyük bir şey yapacağım. Bunları söyledikten sonra adamı aldı, ahırların olduğu yere götürdü ve duvarın dibinde yığılı duran kütükleri gösterdi.
KÖPRÜ KALPLERE KURULUYOR
Senden, bu kütükleri kullanarak, iki çiftlik arasında üç metre yükseklikte bir çit (duvar) yapmanı istiyorum" , dedi. "Kaç gün çalışırsan çalış, nasıl yaparsan yap ama bana öyle bir çit yap ki, gözlerim kardeşimin çiftliğini artık görmesin". Usta, başını salladı:
Sanırım durumu anladım, efendim", dedi. "Şimdi bana çivilerin, kazma küreğin
yerini gösterin ki hemen işime başlayayım.
Büyük kardeş ustaya kazma, küreğin ve çivilerin olduğu yeri gösterdikten sonra,
alışveriş yapmak için kasabaya gitti.
Usta, gün boyunca ölçerek, keserek, çivileyerek sıkı bir biçimde çalışmaya koyuldu. Akşam güneş batarken o işini bitirmiş, çiftlik sahibi büyük kardeş ise alışverişini tamamlamış, kasabadan dönüyordu.
Çiftliğe gelir gelmez ustanın yaptıklarına baktı ve şaşkınlıktan gözleri açıldı. Karşısında, yapılmasını istediği çit yoktu ama derenin bir yakasından öteki yakasına uzanan bir köprü vardı. Biri kendi çiftliğinin toprağına, öteki küçük kardeşinin çiftliğinin toprağına oturtulmuş sağlam iki ayak üzerinde, yanlarındaki korkuluklarına kadar varıncaya yapılmış ve tam anlamıyla kusursuz bir köprü uzanıyordu.
Büyük kardeş, hâlâ geçmeyen şaşkınlığıyla bu köprüyü seyrederken, karşıdan birinin geldiğini gördü. Dikkatle baktı. Gelenin, komşusu, yani küçük kardeşi olduğunu anladı. Kardeşi, kollarını iki yana açmış, köprünün karşı ucundan kendisine doğru yürüyordu:
“Benim sana karşı yaptığım bunca haksızlığa ve söylediğim kötü sözlere rağmen sen, bu köprüyü yaptırarak ne denli iyi ve büyük bir insan olduğunu gösterdin" dedi ağabeyine. "Şimdi bir büyüklük daha yap ve sen de kollarını açarak bana gel..."
Köprünün iki ucundan ortaya doğru yürüyen kardeşler, köprünün ortasında bir araya geldiler ve hasretle kucaklaştılar. Büyük kardeş bir ara arkasına baktığında, çantasını toplayıp, oradan ayrılmakta olan ustayı gördü.
“Gitme, dur, bekle?" diye seslendi ona. "Sana yaptıracağım birkaç iş daha var, çiftliğimde..." Usta gülümsedi:
“Buradaki işimi tamamladım, artık gitmem gerek" dedi ve ekledi : "Yapmam gereken daha birçok köprü var”