Besmeleyi ‘Reddeden’ Fiiller
İslami Düşüncenin 8. Yasası:
8. Besmeleyi reddeden kavramlar, fiiller, oyun, eğlence, beğeni ve arzular, cihanşümul faaliyetler:
Marka, Market, Makyaj, Medya, Moda, Müzik, Festival, Faşing, Futbol, Olimpiyat. (6M3F1O)
Bu maddeler günümüze dayatılan on emir olup besmeleyi reddeden fiillerdir/ayinlerdir. Besmeleden mahrum olmayı göze alan İslam’dan mahrum olmayı göze almıştır. Açıklayalım.
On emir şöyle diyor? Marka bağımlısı yapacaksın. Zincir marketlerle zincire vuracaksın. Makyaj ile herkesi maskeleyeceksin. Medya ile herkesi ele geçireceksin. Moda ile imaj budalası yapacaksın. Müzikle küfre çağıracaksın. Festival, faşing, futbol, olimpiyat, İslam’daki hacca alternatif çağdaş ayinlerdir; herkesi bu ayinlerin cemaati yapacaksın. Din ‘gidilen yol’ demektir. Bu fiiller de gidilen yollardır ancak besmeleyi reddeden yollar oldukları için İslam’a alternatif din yollarıdır. Lig maçının besmelesi düdüktür. Müziğin küfür listesi aşağıda var. Harama taalluk eden makyajda, o dört ayin alanında, TV’lerde hiçbir haber/program başında, zincir marketlerde, bu on alanda “imkânsız besmele çekilemez.” Bu on fiil İslam itikadında sınırın sıfır noktasıdır. Sınır kim bilir kaç kere ihlal edildi? Bu on tasnif dünyada ilk kez yapıldı; sınır ihlalini kim ne bilsin!
On emir Türkiye’yi nasıl bağlıyor? Bütün ülkelerin sınırları ve sembolleri semboliktir. Çünkü bütün dünya aynı kavramlarla konuşuyor. Nev-i şahsına münhasır bir ülke yok. Bu on madde Trump’ın, Netanyahu’nun, emperyalizmin inancında hangi içeriğe sahipse Türkiye’de de aynı içeriğe sahip. O halde sen dünyada kime “Netanyahu, emperyalist” diyeceksin? Anaokulu çocukları bile bu on maddenin bağımlısı oldular. Bu fiillerin her birisinin besmeleyi reddettiklerini konu edinen onlarca kitap olması lazım; hiç yok. On emri zihniyet üzerinden kurutmak için kelime ve kavramın ne olduğunu ve on emirden besmelesi düdük olan futbola ilişkin kitabı sadece bu kalem yazdı. “Stadyumda Zar Ayaklarla atılır.” On emre herkesin çanak tuttuğunu başka nasıl ilan edebilirim?
Markaizm: Sadece marka ‘marka’ değil; diğer dokuzu da başlı başına birer ‘marka.’ Her fiilin onlarca marka kolu var. Falanca zincir market de bir marka. Ünlü arabesk şarkıcı da bir marka, vs. Demek ki marka; besmeleyi reddeden fiillerin çatı adı, saklama kabıdır. Hiçbir ülkede ‘din değeri’ yok; marka değeri var. “Marka değeri-kültürel değerler-evrensel değerler”; tüm yeryüzü bu teslis inancına inanıyor. İspatı: Okullarda adı İslam Dini, içeriği İslam olan ders yok. Hangi lanetli dinden, cinsiyetsiz akımdan olursa olsun, yeter ki marka değeri olsun; Türkiye’de yatırım yapabilir. Yabancı yatırımın manası: Türkiye’yi üretim çöplüğü, göçmen batağı, yabancı müstemlekesi yapmanın adıdır.
Markaizm, haram üzerine bina edilen, vahşi kapitalizm, emperyalizm, Netenyahu dedikleri şeyin tam kendisi, esas adıdır. “Haydi, İsrail malını boykot edelim” diyenler Fil’i tuttukları yerden ibaret zannediyorlar. Dünyada marka olup da İsrail’e hizmet etmeyen yok. Markaizm bir bütündür; İsrail damgasını taşıyanlardan ibaret değildir. Emperyalizm dediğin şey ağzındaki müzik, slogan, kültür, felsefe, inandığın tanrı, sırtındaki Blue Jean, dilindeki yeşil pop, kültür yolu festivalleri, medya mezhepleri, besmelesi düdük olan futbol, suratındaki boya-badana… Daha yüzlercesi var. Bak bakalım aynaya emperyalist görebilecek misin? Kelime-i şahadette ki o ‘la’ (hayır) var ya! O ‘la’, besmeleyi reddeden fiilleri reddetmeyi de kapsar. Bu ret olmadıkça kelime-i şahadet amacına ulaşmaz.
Nice insan Sony, Nestle, Braun, BMW’sine veya sigorta şirketine güvendiği kadar Allah’a güvenmez. Örneğin, çok bilinen ve dindar olarak tanınan bir siyasetçi içişleri bakanı olur olmaz alt-üst tam takım Blue Jean giyerek röportaj verdi. Yani batılı anlamda ihrama girdi. Çünkü mağluplar efendilerinin giysilerini giyerler.
Market: Tüketim toplumumun mabedi marketlerdir. Buralar kapitalizm lafzının ete-kemiğe büründüğü yerlerdir. Adı üstünde zincir marketler. “Hangi çılgın sana zincir vuracakmış şaşarım!” Bu fiiller herkesi zincire vurdu. Hem öyle böyle zincir değil. On emre tabi olanların eti, kemiği, iliği, ruhu, hücreleri zincire vuruldu. Esas bilinecek şudur: Herkes kendini gönüllü zincire vuruyor.
Makyaj: Camiye, kiliseye, hekimlere sorunuz; makyaj sigaradan daha tehlikeli bir bağımlılıktır. Bütün dünyanın sefil kavramlar ve onların dayattığı emirler, fiiller, ayinler sebebi ile kafayı bozduğunu kavramları bilen bilir… Cinayetin cinsiyeti olmaz. Kadınların ekseni nasıl kaydı? Kadınların günah galerisi. Kadınlar neden makyaj yapar; erkekler çanak tutar, başlıklı makalelerimde bu konuyu işledim. Her kötülüğün anası düşünceyi felç eden sefil kavramlardır. (Medya’dan devam)
Metne Ek: Müziğin besmelesi saz, davul, dümbelektir.
Kubat: “Seni Allah kadar sevdim.” Nükhet Duru: “Sen gördüğüm en son ilahsın.” Edip Akbayram: “Dertlerin kalkınca şaha, bir sitem yolla Allah’a!” Mahsun Kırmızıgül: “Sevdim seni Rabbim kadar.” Orhan Gencebay: “Kaderin böylesine yazıklar olsun.” Yıldız Tilbe: “Sensiz ölürüm cennette.” Grup AF: “Yaradan’ın boş vaktine gelmiş.” Muazzez Abacı: “Seninle cehennem ödüldür bana, sensiz cennet sürgün sayılır.” Duman: “Aldanma öbür dünyaya, hayatı yaşa.” Cem Adrian: “Beni Tanrı’ya tekrar inandırabilir misin?” Erol Evgin: “Seni sevmek ibadetim.” Orhan Gencebay: “Batsın bu dünya.” Hakkı Bulut: “Sana taptım be yahu!” İbrahim Tatlıses: “Bir Allah'a taptım bir sana taptım!” Hande Yener: “Of güzel Allah’ım, içimi ısıtan adam sanki senin aynandı.” Türküler de fuhuş’a çağırırlar: Etme hanım bu nazı, gel bize bazı, bazı. Neşet Ertaş. Seher vakti çaldım yârin kapısını. Bilirsiniz; eli eve çağıranın, seher vakti elin kapısını çalanın lanet bir adı/tanımı vardır. Daha çok var, hepsini yazmaya yerim-vaktim yok.