Şu gençlere bakar mısınız? Yalın ayak, başıkabak, sallapati, tıraşının yarısı yok. Dinlediği müzik akıl sağlığından şüphe ettiriyor. Eski kabileleri işaret eden kıyafetleri ve yeni kurbağa dili. Dövmesi ile sövmesi ile bir hapishane kaçkını. Nikâhlanıp yatakta yapacağını, parkta-sokakta yapan bu nesil hangi bayrağın altında büyüdü? Acıdan makyajı dökülüyor diz boyu. Dizini dövüyor dizilerde, diz kapakları bölük-pörçük! Perişanlığı saymakla bitmeyen bu gençler diyanetin ve milli eğitimin eseri. Camiler ve okullar asli görevini yapsaydı bu gençler perişan olmazdı. Yetişkinler perişanların seyircisi. İthal ve sefil kavramlar Milli eğitim ve diyanetin kayıtlarında olduğu sürece hayırlı nesil beklemek imkânsızdır. Helak olma noktasındalar. İthal kavramlar yüzünden camiler antika, okullar diplomalı cahil yetiştiren toplama kampı oldu. Kavramlarını bilmeyen millet asla düşünemez. Asla! Esas deprem düşünememektir. Maraş depremi, düşünce depreminin yanında sivilce gibidir.
Caminin asli görevi hutbe ve vaaz ile “hak ilah” inancını tesis etmektir. Yüz yıldır, İslami düşünceyi, hak ilah kavramını anlatan tek bir hutbe ve vaaz kayıtlarda bulunamaz. İki asırdır “ben şu sebepten dolayı doğru düşünüyorum” diyen tek bir âlim, imam, öncü yoktur. Hutbe ve vaaz kürsülerinden; “Allah’ın Tevbe-40’da sözünü ettiği sefil ve yüce kelimeler şunlardır. Sefillerin üzerini şu gerekçelerle çiziyoruz, sahiplenerek kullanamayız. Yüce kelimelerimiz şunlardır. Bunları esas alacağız” diyen yok. Bu uyarıyı yapamayan küfür ile İslam arasına kırmızıçizgi çekemez. Bu uyarı yapılmadan kelime-i şahadet getirmek mümkün değildir. Çünkü Kelime-i şahadetin başındaki ‘la’ (hayır, ret), Müslüman’ın reddetmesi gereken her şeyi, sefil kelimeleri reddetmeyi de kapsar. İman: Kalp ile tasdik, söz ile ikrardır... “İman ettik” diyenler, söz üzerinden imanı ihlal ediyorlar. Söz ile ikrar, kelime-i şahadetten ibaret değildir. Kelime-i şahadet bir söz verme biçimidir, başlangıçtır; onlarca ayetteki emirler, tevhidi kavramlara, konulara sadakat ise bu söz verme biçiminin ‘devamıdır.’ İslami kavramlara yama, takas, vekâlet uygulayanlar imanın “söz ile ikrar” kısmında sınıfta kaldılar. “Şu sözlerimi esas alın” diyen Allah’a muhalefet olan yerde, söz ile ikrar şartına sadakat kalmamıştır.
Camiler ‘antika’ oldular ama asıl içinde secdeye gidenler ne oldu; ona bakmak lazım. Allah; “benim kelimelerim değiştirilemez” (Kehf-27) diyor, değiştiriliyor. “Benim kelimelerim yüce” diyor, sefil kelimeler kullanılıyor. “Kelimeleri değiştiren hangi dindendir” başlıklı makalemdeki 30 ayet Minberden, kürsüden anlatılsın. Yoksa Müslümanlar İslam’a sansür, kendi elleri ile yasak uygulamış oluyorlar. İslam’a camide yasak uygulayan bir Müslüman düşünün! Bu otuz ayet atılacak ilk adım; daha atılacak 99 adım var. Ama ortada kimse yok!
İslam Dünyası mı? Yok Öyle Bir Dünya!
Sıkça duyarsınız; İslam dünyası! Ülkeyi de geçtik, İslam; dünya çapında varmış! Madem İslam dünyası var; koskoca İslam dünyası bir avuç İsrail’in önünde neden eziliyor! Peygamberimiz bile İslam’ı ancak “şehir devleti” çapında ihdas edebildi; siz nereden buldunuz dünya çapında İslam’ı? İslam dünyası, İslam işbirliği teşkilatı, İslam konferansı teşkilatı, İslam ülkeleri, Müslüman âlimler birliği gibi, İslam’ı dünya çapında tanımlayan bu tanımların hepsi kötü niyetlidir, balondur. İslami düşüncesi olmayanın; âlimi, ülkesi, dünyası olmaz. Bütün ülkeler büyük günah sektörlerine ev sahipliği yapıyor; dünyanın doğru tanımı, kapitalist/küfür dünyasıdır. İslam dünyası, siyasal İslam, İslamcı vs gibi İslam’a yama vuran tanımlar, Hıristiyan dünyanın oyunudur. Dünyada cinselliğin pazar payı silah sanayinden daha fazla; İslam dünyası diyenin İslam’dan nasibi yoktur. İslam dünyası diyenler aynı zamanda, kapitalist, Siyonist, emperyalist suçlaması yapıyorlar. Haklılar. Ama hepsi emperyalizmin kavramlarını kullanıyorlar. Her türlü kötü ahlak bu ithal kavramlarla önce düşünce, sonra pratik oluyor. Gâvurun kavramını kullanan Müslüman’ca düşünemez; gâvura vekâlet eder. Frenkçe kimlik tanımları, dev binalara verilen İngilizce isimler vekâlet değilse nedir? Neden böyle? Çünkü köleler efendilerinin dilini kullanır. Her yanlış dil, yanlış dine gebedir.