CEZAYİR TÜRKÜSÜ

Abone Ol

 

Sizin de oluyor mu? Zaman zaman aklınıza bir türkü, bir şarkı sözlerini tam bilmediğiniz bir melodi takılıp kalıyor mu? Üstelik en olmadık zamanda… Söylemeye kalksanız söyleyemezsiniz bile ama beyninizin içinde öyle güzel usulüyle, makamıyla canlanır; sanırsınız bir konserdesiniz. Öyle net, öyle canlı...

Birkaç gün önce, gece vakit dilime yine bir türkü dolandı.

‘’Sokakları mermer taşlı

 Güzelleri hilal kaşlı Cezayir’’

Cezayir kelimesi de öyle içli, nağmeli uzuyor ki bir ağıt havasında. Bütün gece bu türkünün devamını getirmeye çalıştım yok. Arkası gelmiyor, beyin bu kadarını kaydetmiş. Ertesi sabah o kadarı da yok tamamen unutulmuş. Hatırlamaya çalışıyorum neydi o türkü? Pek duyduğum, bildiğim bir türkü değil.  Dün yine türkünün başka bölümü çalıyor aklımda. 

‘’Cezayir’in harmanları savrulur,

Savrulur da dört bir yana devrilir.

Cezayir, anam canım Cezayir,

Sokakları mermer taşlı

Güzelleri Hilal kaşlı Cezayir’’

Cezayir, nereden takıldı aklıma? Düşünüyorum… Sonunda buldum. Bu yaz gittiğimiz birkaç düğünde çalınmıştı. Zaten o zaman da anlam verememiştim bizim düğünlerimizde ta Kuzey Afrika Ülkesi olan Cezayir’in ne işi vardı? Coşkuyla çalınıyor, müziğe uyarak oynanıyordu. Sözlerini tam bilemesem de ezgisi size ağıt havasını yansıtıyordu Cezayir Türküsünün. Anlamı neydi bu türkünün? Dinlerken hüzün veriyor, Cezayir derken ‘’a’’sı, ‘’i ‘’si uzatılıyor, içini acıtıyor; hasreti, özlemi, ayrılığın ateşini, geride acısını kalanların bir kelimeye sığdırıyor. Adeta çığlık oluyor Cezayir… Bu ağıt gibi türkü de oynamak da neydi peki? Hani derler ya ‘’Gülmek her zaman mutlu olmak için değildir. Bazı gülmeler vardır ki; en büyük acıları gizlemek içindir.’’ Bu türküde oynamak da öyle bir şeydi herhalde. Sözlerini merak ettim. İnternetten aradım. Sözleri ne kadar değiştirilse değiştirilsin o bir kelimede saklı bütün söylenmek istenenler.

 Eskiden bütün Anadolu’da özellikle de Akdeniz ve Ege sahillerimizde çalınıp söylenir, oyun havası olarak oynanırmış. Meğer bu türkü eski günlerden, tarihimizin bir hatırasıymış. Gidip de gelmeyenlerin, ayrılıkların türküsüymüş. Bu türkü zamanla sahillerden içeri taşmış; bütün Anadolu’ya yayılmış. Her yöre türküye kendi beğenisine uygun bir şeyler katmış, zenginleştirip çeşitlemiş. Kına gecelerinde, gelin almalarda ağıt gibi söylenir olmuş. Evlenen kızın, baba evinden gitmesi de bir ayrılık olduğu için bu türküyü yakıştırmışlar.  Şimdi eski düğünler olmadığı gibi bu türkü de zaman içinde kaybolmaya yüz tutmuş.

Cezayir türküsünün hikâyesini araştırırken Afyonkarahisarlı şair Osman Attila’nın kaydettiği hikâyeye rastladım.  Özetle şöyle diyordu Osman Attila;

Barbaros Hayrettin Paşa tarafından alınarak Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlı hâkimiyetine giren Cezayir, daha sonra Fransızlar tarafından işgal edilir. (1827-1830) Bu işgal sırasında Fransızlarla savaşan Türk askerlerinden pek çok şehit verilir. Bunlar arasında eski adı Dinar olan Yaylabağı ’ndan gençlerde vardır. Şehitlerin yavuklularına, ana babalarına kara haber ulaştığında bütün köylü yasa bürünür. Bu olayın onlar üzerindeki etkileri uzun zaman devam eder.

Bu savaşlar sırasında şehit olan Mehmet adlı bir yiğidin nişanlısı kara haberi alınca aklını kaçırmış. Her gün köyün yüksek ağaçlı tepesine çıkar yanık sesiyle içli bir şekilde bu ağıtı söylermiş. O da nişanlısının şehit düşmesine dayanamayarak bir süre sonra ölmüş. Cezayir Türküsünün çeşitli söyleyişlerini de aldım yazımda.

Cezayir Türküsü 1. Söyleyiş

Cezayir’in ufak ufak evleri

İçindedir ağaları beyleri,

Türkçe bilmez mâni söyler dilleri,

Tunus, Tarabulus ve Cezayir of!

 

 Yaz gelince gemilerimiz yağlanır,

 Kış olunca tersaneye bağlanır,

 Delikanlılar Cezayir’de eğlenir,

Tunus, Tarabulus ve Cezayir of! (Gazimihal 1947a:17).

 

2. Söyleyiş

 Cezayir’in gemileri yağlanır

Yağlanır da tersaneye bağlanır

Cezayir’de koç yiğitler eğlenir

Hama, Humus, Tarabulus, Cezayir

 

 Gemi gelir Cezayir’den Mısır’dan

 Yelkenleri vardır kumaş hasırdan

Kadir mevlam kurtar beni yesirden

Hama, Humus, Tarabulus, Cezayir.

 

 Cezayir’i dersen yolları taşlı

Bunu söyliyenin gözleri yaşlı

Güzelleri dersen hep eğri kaşlı

 Hama, Humus, Tarabulus, Cezayir

 

 Cezayir’in sağ tarafı sekili

 Sekisinde i-reyhanlar ekili

 Güzelleri dersen siyah kekilli

Hama, Humus, Tarabulus, Cezayir (Arsunar 1962:35-36).

3.Söyleyiş

 Cezayir’in gemileri yağlanır

 Yağlanır da tersaneye bağlanır

 Cezayir’de koç yiğitler eğlenir

 Deli düşman aptal aptal dillenir

 

 Kahpe Cezayir duman vardır başında

Cümle âlem senin peşinde

Cezayir’de sıra sıra söğütler

Söğüdün altında arslan yiğitler

Binbaşı gelmiş Mehmet’in öğütler,

 Dini bir uğruna gitti kanlı yiğitler

 Kahpe Cezayir duman vardır başında,

Cümle âlem senin peşinde

 4. Söyleyiş

 Elden gittiğine mi yanam ağlayam

 Nice genç yiğitleri aldın fidan çağında

 Dostu düşmanı güldürdün, kara bağlıyam

 Cezayir! Cezayir! Biz ne ettik sana

 Cümle âlem senin peşinde

 Kahpe Cezayir duman vardır başında (Attila 1966: 145-146).  

 (Kaynak: Bir Tarihi Türkü Cezayir /F. Gülay Mirzaoğlu)