Çiçek'ler açıyor, umut dallarımda...

Abone Ol

Bir sonbaharda ayrılmıştım tozlu sokaklarında oynadığım, mahalle çeşmelerinden kana kana su içtiğim, buz tutan yokuşlarında kaydığım, baharlarda bahçelerinde, tarlalarında koşturduğum, dağlarına tırmandığım şehrimden… Kasım ayıydı, yapraklar dökülmüş yerler ıslak buruk vedalaşmaydı bizim için.   Afyonkarahisar gerilerde kalırken anıları taşıyordum eşya yüklü kamyonun üzerinde.

Ben giderken, o zamanlar şehrin kadim mimarisi bozulmamış, tarlalar bahçeler imara girmemişti. Herkes kendi yağında kavrulur, zenginler gösterişten uzak bir hayat, fakir ise kaderine razı bir şekilde yaşar giderlerdi. Komşular birbirlerine destek olurken mübarek günlerde;  mesela üç ayların başlangıcında bütün şehri saran pişi kokuları arasında her evde pişirilmesine rağmen herkes birbirine pişi dağıtarak üç ayların gelişini kutlarlardı.  Ulvi hava yüklenerek kutlanan dini bayramlar, çocukça sevinçlerimin içinde geride kalmıştı.  Yamaçlardan giderek eteklerine yayılan tek kat evlerin camları henüz küskün, ağlamaklı bakmıyordu dışarılarına. Bahçelerinde az da olsa meyve ağaçları yeşillendiriyordu hayatlarını.
Şimdi o eski Afyonkarahisar’ın fotoğraflarına bakıyorum da kent hafızasına dair unsurlar o yıllar içinde bir bir yok olmaya başlamış, estetikten yoksun beton binalar şehri sarmış,  ağaçlar kaybolmuş, kent merkezindeki zarif taş binalar yerle bir edilmiş yok olmuş. Bu arada belli başlı sokaklardaki çeşmelerin suyu kuruduğundan kuşlar içmeye su, konmaya dal bulamadığından, şehri terk etme hazırlığındalar.
Tarihi ve kültürel anlamda hızla yok oluşunun, hoyratça tüketiminin farkına varılamadan ellerimizden kayıp gidişini sezinliyordum. Zaman zaman şehre geldiğimde çocukluğumun Afyonkarahisar’ını bulamamış, yine de şehrin değişimine uyum sağlamakta zorlanmamıştım. Şehrimin göz bebeği tarihi eserleri öyle ya da böyle ayaktaydı. İzlerine rastlıyordum. İlçelerinde, köylerinde bildiğimiz tarihi mekânların dışında hâlâ keşfedilmeyi bekleyen pek çok tarihi eser, doğal sit alanı yeraltı ve yer üstü zenginliği var ve Afyonkarahisar, bunca yıldır turizm pastasından yeterli miktarda pay alamamış, yeterince tanıtımı yapılamamıştı.  Üstelik tarihi eserlerimiz kimi yurt dışına kaçırılmış, kimi tahrip edilmiş kıymeti bilinememişti. Şehrimi kendine dert ediniyordum.

Nasıl dert etmeyeyim? Anadolu medeniyetler beşiği. KYBELE ana da bu toprakların ana tanrıçası analarından. Eskişehir Kütahya Afyon illeri arasında Frig Vadisi, Frigyalılardan kalma Kaya Anıtları, Kaya Mezarları, bunların bazısına Aslantaş, Yılantaş, Maltaş, Kumcaboğaz, Kapıkaya, Aslankaya adları verilmiş... Ayrıca Ayazin Köyü Ören Yeri, Seydiler Kalesi, Selimiye Kayalıkları, Kırkinler Kayalıkları’ da güzel tarihi alanlar mekânlar ilgi bekliyorlardı. .

Öyle medeniyet yüklü ki topraklarımız, ilk fabl ustaları bu topraklarından çıkmıştır... EZOP Afyonludur... Fabl türü ilk olarak Frig uygarlığında ortaya çıkmış olup, Hititler zamanında da taş tabletler üzerine resmedilmiş, herkes tarafından duyulmak istiyor.

Afyonkarahisar'da aradığın her şeyi bulmak mümkün. Bir denizi yok desek yalan olmaz. Ama şehrin içinde kalan büyük nehir ırmak gibi akıp giden Akarçay’ı var ve coşmak istiyor.

Her yer Termal Kaplıca ılıca. Termal Turizm son yıllarda kendini gösteriyor. Kabına sığmıyor taşmak istiyor.

Kocatepe’den başlayan zafer sesi yurdumuzu sarmış sarmalamış. Afyonkarahisar’ın dört bir tarafı dört bir yanı şehitlik... Yüzbaşı Agâh Efendi (Kurtkaya) Şehitliği, Şuhut Şehitliği, Havacılar Şehitliği, Yıldırım Kemal Şehitliği, Giresunlular Şehitliği, Albay Reşat Çiğiltepe Şehitliği, Şekip Efendi Şehitliği, Üç Tepeler Şehitliği (Büyük Aslanlar Şehitliği), Dumlupınar Şehitliği, Anıtkaya ( Eğret) Şehitliği, her bir şehitliğin ayrı bir destanı öyküsü yüreklere dokunmayı bekliyor.

Neyse ki bunların farkına varan bir Valimiz var artık. Başta Valiliğimiz, Milletvekillerimiz, Belediyemiz, İl Özel idaremiz olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşları ile toplumun sesi ve hissiyatı olan sivil toplum örgütleri ile el ele vererek çalıştığını görüyorum. ‘’Kadın Kültür Evi’’  projesi ile kadınlarımız eğitiliyor,  üretime yönelik çalışmalar bünyelerinde kurulan kooperatiflerle pazarlanması sağlanıyor.  Şehrimin geleceği için güzel bekleyişlerim artıyor.  Gökmen ÇİÇEK’ler açıyor, umut dallarımda…