Demokrasi Nedir?
Demokrasi bir kavramdır ve kavramları anlamanız için “kullanım alanlarına” bakacaksınız. Sözlüklerden kavramlara ilişkin doğru bilgiler bulamazsınız. Demokrasiyi sahiplenenler “kötünün iyisi” olarak tanımlıyor. Zijderveld ve Fovler demokrasiyi “bir okus-pokus sözcüğü” diye tanımlıyor. Churchill’e “demokrasi nedir” diye sorduklarında, “bir seçim günü bir seçmenle birkaç dakika konuşursanız anlarsınız” diyor. Bu konuşmayı kavramları bilen bir kişi yapabilir ve kara mizah cevaplar alır. Kullanım alanlarından devam edelim… Ecevit’in; “lütfen bu hanıma haddini bildiriniz, burası devlete meydan okunacak yer değildir” tepkisi demokrasi ortamıdır. Bugün mecliste aynı hamından daha fazlası var fakat meydan okuma, had bildirme yok! Ne oldu? Demirel’in “dün dündür, bugün bugündür” sözü demokrasinin tarifi imiş. Demokrasi budur. Dün tehdit olan bugün meşru; bugün meşru olan yarın tehdittir. Tehdit veya serbest algısını konjonktüre iman edenler tayin ediyor.
Demokrasinin Dünyadaki Tek Doğru Tanımı:
Demokrasi; bütün ideolojilerin çatı adı, saklama kabı ve başbayiidir…
Demokrasi doğası gereği, makyaj ve maskedir. Makyajı silin, maskeyi kaldırın; altından çağdaş, liberal, laik, muhafazakâr, dindar yeşili, kızıl yeşili, terör örgütü mensubu, cinsiyetsiz ideoloji, karşıtından devrimci, itikattan devrimci, say… her tür ‘grup’ çıkar. Demokrasi; Sodom, Gomore, Bizans-Roma ve Atina’dan gelen bir sistemdir. Demokrasi, ideolojilerin Truva atıdır; orada saklanırlar. Demokrasi: Nalıncı keseridir. Herkes demokrat ama herkes “benden sonrası tufan” dercesine kendine yontuyor. Son seçimler ile “bir çekiliştir demokrasi, size de çıkabilir” sözümüz gerçek oldu. Bir siyasi isim ‘helalleşelim’ diyerek, İslami kavramları (helal-haram) işe koşmuş oldu. Tevhidi kavramlar işe koşulamaz, joker gibi kullanılamazlar. İslami kavramları işe koşmadan, herkesin demokratik tavrını sergilemesi kendi tercihidir. İslami kavramlarla, demokratik kavramlar tamamen ayrı şeyler, ayrı dinamiklerdir. İkisine de sahip çıkan, ikisini de bilmiyor demektir. Bu bilgisizlik acayip sırıtır. Şöyle ki: Özal’ın bakanı M. Keçeciler, “başörtüsü konusunu Diyanet halletsin” dedi. Ertesi gün Hürriyet gazetesi, “laik devlette fetva önerisi?” diyerek bakanı susturdu. Siyasi bir isim masasına hem Kuran’ı, hem Nutuk’u koymuş. Das Kapital ve İncil’i de masasına korsa çevrim tamamlanır; malı götürür. Bunun acayip sırıttığı kısa zamanda anlaşılır.
Demokrasilerde helalleşme asla olmaz. Demokrasilerde bir haksızlık olmuşsa ne olur? Faizi ile geri tahsil etme, tenzili rütbe, göreve iade, tazminat, iade-i itibar olur. Hiç kimse bir Müslüman ile kamuoyu önünde helalleşemez; o mahşere kalmıştır. Her bir sistemin, inancın kavramları birbirine karıştırılmayacak kadar bellidir. Kavram kargaşası yoktur; beyni karışık olan vardır. Bilmediğiniz bir şey yoktur; bilmediğiniz kavram vardır. Kavramları bilmeyen hiçbir şey bilemez. Halk kavramları bilmediği için siyasilerin yanlışları bilinmiyor. Ama şu söz kesindir: En tehlikeli yalan, yanlış kavram kullanarak söylenir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.
Peki demokrasi üzerinden İslam vurgusu yapılabilir mi? Yani demokrasi üzerinden pozisyon alacaksınız; İslam üzerinden sonuç almaya kalkacaksınız. İşte bu okus-pokus oyunu yüz yıldır oynanıyor. “İslami görüş” diyemeyenler “milli görüş” diyerek, Müslüman diyemeyenler ‘muhafazakâr’ diyerek bu türedi tanımların içine akıllarınca “İslam paketlediler.” Hâlbuki İslami kavramların aslını kullanmak Kuran emridir; vekâlet tayin etmek, Kuranı değiştirmektir. Kavramları, tanımları doğru kullanmak için kayıtlarımızdaki İslami düşüncenin yasalarını kavramak zorunludur. Bunu bilmeyen konjonktüre iman eder; bunu Tevbe-40 öğretiyor. Demokrasi ortamında güreş tutan asla İslami kavramları kullanamaz. Kullanan için yanlış hesap Bağdat’tan döner. Herkesin kavramı kendine… İki asırdır bu topraklarda kavramları bilen, yani doğru düşünen tek bir kişi dahi yoktur. Varsa gösterin; biz de öğrenelim. Bunu test etmekten kaçmak, kesinlikle İslam hakikatinden kaçmaktır. İslam’dan kaçan bir Müslüman düşünün!