Denizli Deliktaş Öğrenme Birimi

Abone Ol


 

Anadolu Gönüllüsü Projesi kapsamında iletişim seminerleri yapmak üzere geçen hafta dört gün boyunca Denizli Deliktaş Öğrenme Birimindeydim. Çocuklarla ve gençlerle birliktelik enerji ve yaşama sevinci veriyor. Her çocuk kendini sözle ve bedeniyle ifade etmek, canlandırma yapmak, iletişim kurmak istiyor yani kendisiyle ve çevresiyle ilişki içerisinde olmak istiyor. Bu ilişkinin kabullenici ve sevecen bir tutumla sürmesini bekliyor. Çocuğa bir şeyler öğretmenin en kestirme yolu örnek olmak. Örneğin siz dişlerinizi her gece uykudan önce fırçalıyorsanız büyük bir ihtimalle çocuğunuz da fırçalayacaktır. Yatağa yatmadan en az bir saat önce ekranla ilişkinizi kesiyorsanız (cep telefonu, televizyon, bilgisayar) sizi örnek alma ihtimali var. Zehirlenen Çocukluk kitabının yazarı emekli İngiliz öğretmen Sue Palmer’ın deyimiyle “koltuk patatesi” iseniz , yani aralıksız saatlerce ekran karşısında oturup kalıyorsanız çocuğunuzun da sizin gibi yapma ihtimali yüksek.

Toplumsal birer canlı olarak insanlar iletişim ve ilişki kurmak ihtiyacı içerisinde. Fakat öncelikle anlaşılmak derdindeyiz çoğunlukla . Oysa iletişimde esas olan anlamak çabası. Anla, anlat, anlaş! İletişim süreciyle farkında olduğumuz veya olmadığımızı ihtiyaç ve beklentilerimizi aktarıyoruz muhatabımıza. Psikososyal olarak birbirimizin varoluşunu onaylıyoruz. Dışsal ya da içsel gürültünün (içsesimiz, sürekli akan düşüncelerimizi, korkularımız vb.) olduğu ortamlarda anlaşmak çok zor. Öte yandan iletişimi konuşmaktan ibaret sananlarımız da var. Oysa iletişimin belki de % 60’ı can kulağıyla dinlemekten geçiyor. Anlaşmak için önce anlamak lazım muhakkak.

İnsan sevildiğini, kıymetli olduğunu hissettiğinde hatalarını düzeltebilecek ve kendini geliştirebilecek güce de sahip olduğunu hissediyor. “Hayatta öğrenilmesi gereken ilk dil tatlı dildir” demiş Barış Manço. Muhabbet sevgiyle yapılan bir etkileşimi/iletişimi anlatır. Muhabbet sonrası kendimizi anlaşılmış, rahatlamış, ferahlamış, içi açılmış hissedebiliriz. Bizi, kendimizi savunmak ya da açıklamak zorundaymış gibi hissettirmeksizin, sadece anlamak için dinleyen bir akraba/arkadaş/dost/öğretmen/yönetici/eş ne büyük bir hediyedir. Bu kişiler aynı zamanda acıyı bal eyleyip söyleme ustasıdırlar. Aşık Veysel’in sözleriyle “eyvah ! balı tuza katmış”. Yunus Emre’nin sözleriyle;

Söz ola kese savaşı

Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı

Balınan yağ ide bir söz

İletişim kurallarını toplumsal hayatın “trafik kuralları”na benzetebiliriz. Tıpkı trafikte olduğu gibi iletişim sürecinde de kazalar olması mümkün. İletişim ve ilişki kurma becerimizi ne kadar geliştirsek o kadar iyi. Sûfi gönlüyle söylersek, “oldum demek öldüm demektir”.

Dr. Kadriye Işıklar PÜRÇEK