Büyük iki depremle sarsıldığımız günleri geride bırakırken, yıkılmalar, ölümler, yaralananlar, derin acılarla baş başa kaldık. Depremin meydana geldiği ilk saatlerde yaşanan koordinasyon eksikliği, geç kalan yardımlar yüzünden acılarımız, yaralarımız daha da büyüdü. Bu tarifsiz acıyı hep birlikte yaşadık.
Bu büyük felaketi duyan yurdumun dört bir yanından insanlarımız merhamet dalgasıyla sel olup akarken yardımlar, arama kurtarma ekipleri, Mehmetçiğimiz ve yurt dışından gelen arama kurtarma ekipleri, devletimiz seferber oldu.
İlk saatlerden itibaren bizim sitede de giydiğimiz, giymediğimiz kıyafetlerden tutunda battaniye, yorgan, gıda gibi elimize ne geçtiyse paketleyip, oluşturduğumuz whatsapp grubu ile hareket ederek ilk günden dört tır dolusu eşyayı yolladık. Daha sonra tırlar sürekli gidip geldi. Duyarlı vatandaşlar kendi imkânları ile doldurduğu arabalarıyla yola çıktılar. Sivil toplum kuruluşları seferber oldu. Geri planda kadınlar ekmek yapıp yolladılar. Kimileri ördükleri örgülerle yardımcı olmaya çalıştılar. Çetin kış şartları işlerini zorlaştırsa da ellerinden geldiğince yardıma koştular. Bazen yollar geçit vermedi, bazen kaza yaptılar. Yine de vazgeçmediler.
Kimi işe yaramaz kıyafetler olduğu için, kimi yeterince ellerine ulaşmadığı için yığılı kaldı hatta yakıldı. Tabi ki iş sadece eşya göndermekle kalmıyor. Enkaz altından çıkarılan vatandaşların, güvenli ve huzurlu bir şekilde barınması, temizliği, beslenmesi, psikolojisi, yaralıların tedavisi, ölenlerin cenazesi hepsi ayrı ayrı yardım istiyor.
Büyük yıkıma sebep olan deprem bir yerde değil ki; kasaba köyleri de dâhil on bir şehrimizde. Bunun yanı sıra durmadan devam eden büyüklü küçüklü artçı ya da bağımsız sarsıntılarla her ocağa düşen ateşi yüreğimizde hissettirdi. Enkazdan canlı çıkanların sevincini yaşadık. Dualarla büyük küçük herkes yardım için çırpındı, maddi manevi yaraların sarılmasına yardım etmeye çalıştı.
Böyle zamanlarda içimizdeki merhamet, yardımlaşma, paylaşma, fedakârlık gibi insanı insan yapan duygularla, kişisel çıkarcı duyguları bir yana bırakarak birlik beraberlik dayanışma ruhu öne çıkıyor. Bu bizim millet olma özelliğimizdir. En kötü zamanlarda ben değil biz oluruz. İçimizde felaket tellalları yok değil. Sadece deprem yaşamadık, ahlaki değerlerin de çöktüğünü gördük. Tıpkı büyük mücadele günlerimizde halk ordusu ile birlikte el ele vermiş savaşırken, içimizdeki vatan hainlerinin, eşkıyaların türediği, kanı bozukların ortaya çıktığı gibi yine sahnede yer alanlar, felaketle boğuşan halkın malına mülküne tecavüz ettiğini gördük. Bir yandan insanlar ellerini taşın altına koyarken bir yandan da bu soysuzlarla uğraşmak zorunda kaldı.
Zaman birlik olma zamanı,
Zaman, herkesin elinden geleni yapma zamanı,
Zaman suçlu arama zamanı değil,
Zaman ağlama zamanı değil, hatalarımızı görüp tedbir alma, ders çıkarma zamanı.
Acımız büyük, asıl bundan sonra yaralarımızı sarma zamanı. Biz güçlü bir milletiz. Bugünlerde geçecek elbette. Yeter ki birlik beraberliğimizi koruyalım. Yine biz saracağız yaralarımızı. Böyle acılar yaşamamak dileği ile dost olan bağlasın yarelerimizi…