'DÜŞÜNMEK' SİZİN HADDİNİZE Mİ?
“Düşünmenin neresindeyiz” (12.02.1222. Yeni Şafak, M. Kutlu) Düşünmek; ayeti slogan yapan Milli Gazetenin, Allah’ın kelimelerini sentezleyip, karıştıranların ve buna ses çıkarmayan diğer bütün gazetelerin, televizyonların, yazar ve şairlerin haddine mi? Tevhidi kavramlar, her bir ayetten birer cüzdür ve her biri Kuranın temelidir. Tüm zamanlar boyu ayetleri değiştirmeye kimsenin gücü yetmediği için Kuran’ın temeli olan tevhidi kavramlar sentezlenerek, takas edilerek bağlamından koparılmaya çalışılıyor. Buna itiraz etmeyenlerin ‘düşünmek’ haddine mi?
Yukarıdaki ilgili gazete yazısının her bir cümlesi akla ziyan düşünceler içerdiğini dile getirmek; “düşünen bir kavmin” itikadının borcudur. İlgili metin düşüncede Hüsamettin Arslan’ı kılavuz alıyor ve H. Arslan ise şöyle diyor: “Düşünce ne demektir sorusu, ister istemez insanı Heideggerci bir pozisyona çağırıyor.” İslami düşünceyi bilmiyorsun, tabii ki Heideggerci bir pozisyon alırsın; İslami bir pozisyon alacak değilsin ya! Kılavuzu Heidegger yani yedi düvel olanın “sefil kelimelerden” (Tevbe-40) ve kişilerden kurtulması imkânsızdır. Düşünmek kişinin kendinden menkul bir şey değildir; “…muhakkak ki bu ayetler (mucizeler) düşünen bir kavim içindir.” (Nahl, 11, 12,13) Eğer düşünce kişinin kendinden menkul ise ona rasyonalizm denir. Rasyonalizm; Kuran’ın bildirdiği insanın yaratılışı ve kulluk görevlerini inkâr eden felsefenin bir koludur; felsefi bir düşüncedir. Ayetler mensur (nesir); tabiattaki ayetler ise (ay, gök, yıldızlar vs.) menşur (neşredilmiş, yayılmış) mucizeler olup, bunlar marifeti ile düşünür ve istikamet çizeriz. Yerde ve gökte, düşünmenin ayeti olan bunca mucizeleri göremediniz; ama Heidegger’i gördünüz öyle mi? Gözden ve gönülden âmâ olmak işte böyle bir şeydir. Kavramlar bir bütündür, parçalanamaz. Birisini bilmeyen hiçbirisini bilemez. Yedi düvel kavramlarını kullananlar (kullanmayan yok), yedi düvel gibi düşünür; felsefi düşünür, kültürel düşünür, ideolojik düşünür, ama İslami düşünemez. Düşünceye ne ile atıf yaparsan (İslami düşünce, felsefi düşünce, Marksist/liberal düşünce, vs.) kişinin dini odur.
Hüsameddin Arslan Türkiye’ye, “Müslüman demokrat” tanımını yakıştırdı. Tevhidi kavramlar yama kabul etmez. ‘Tevhide yama’, Allah’ın kelimesini örtmek demektir. İslam’da “örtmek, örten”, kimin tanımı; öğrenmek lazım! Yama; bir kusuru, eksiği örtmek içindir. Allah’ın kelimelerinin (hâşâ) neresi eksik? Bu izahımız, diğer bütün “siyasal İslam, radikal İslam, demokrasi şehidi, İslamofobi vs. gibi onlarca yamalı kavramları da kapsar ve reddiye teşkil eder. “Ben İslam’a yama vurmak isteyeni reddediyorum” diyenin saklayıp, kendini ifade edeceği bir izahtır. İzahımız kısaca şöyle:
Bir şeye ne ile atıf yaparsan matufun (atfedilenin) temeli odur. Mesela tembel adam tanımında adam tembellikle, zengin ülke tanımında ülke zenginlikle, Hıristiyan Avrupa tanımında Avrupa Hıristiyanlıkla, hileli mal tanımında mal kusurlu olmakla vs. ‘temellendiriliyor.’ Tıpkı bunun gibi, “Müslüman demokrat” tanımında; demokrasi, İslam ile temellendiriliyor. Hâlbuki İslam’ın temeli vahiydir; demokrasinin temeli insan aklıdır. Birbiri ile hiç alakası yoktur. Burada yaptığımız, tevhidi kavramların yama, ek almayacağı, takas kabul etmeyeceğidir. Bu tür takası yapan, yedi düvelin yapmak istediği bir şeyi yapmış ve yedi düvele vekâlet etmiştir. Vekâlet savaşlarından ve vesayet odaklarından kurtulamadığımızın en temel sebebi bu işte!
Bütün kavramları, düşüncenin çeşitlerini, motorunu, mesajını, olmazsa olmazını; teslis, slogan ve kavram gruplarını, üzeri çizilecek kavramları, düşünceye vahiy mi, yedi düvel öncüleri mi temel teşkil edeceğini, tuzak bilgi sistemlerini, işte bütün bunları sonuna kadar yazıp, “sorulara da açığım” demeyenin (diyen yok), düşünmekten nasibi yoktur.
Siz düşünceyi; Mevlid’de ve meallerde Allah’a tanrı dediğiniz gün, Deniz Gezmiş sol elini kaldırırken siz de sağ elinizi kaldırdığınız gün, Tunuslu Gannuşi’nin “siyasal İslam’dan demokratik İslam’a geçiyoruz” müfsitliğini gazetelerinizde yayınladığız gün düşürdünüz. Karşı kavramı kullanan giderayak karşıtına döner; “çünkü bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız o sizi tanımlar hale gelir.” (İbrahim Kalın) Sorma kişinin düşüncesini; kılavuzundan, kavramından bellidir.