Nevzat Dede Çocuklarla… yazı serisi
nevzatlaleli@gmail.com
Sevgili çocuklar,
Size verilen ödevi kendiniz yaptığınızda ve okulda öğretmenden iyi not aldığınızda mı daha mutlu olursunuz? Yoksa ağabeyiniz veya ablanız sizin ödevinizi yaptığında, okulda öğretmen size ödevden soru sorunca bilemeyip zayıf aldığınız da mı daha mutlu olursunuz? Çünkü bu şekilde yapılan ödevden sizin bilginiz olmayacaktır, değil mi?
Sınavlara büyük bir gayretle hazırlandığınızda çıkan soruları anlayarak ve bilerek cevap verdiğinizde mi mutlusunuz? Sınav hazırlıklarınız yeteri kadar olmayıp da sınavda cevap yazarken terlerken mi daha mutlu olursunuz?
Elbette, birinci şıkta yazılanların sizi daha mutlu etmesi lazım…
Sevgili çocuklar,
Yaşamınızın her devresinde çalışmak ve emek çekmek suretiyle elde edilen neticeler insanları hep mutlu etmiş ve buna “alın teri karşılığı” denir. Emek çekmeden geliveren mal ve mülkün kıymeti bilinmemiş “Har vurup harman savrulmuştur”
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v); “Kimse alın terinden daha temizini yememiştir” buyurmaktadır.
Onun için her kese ve her şeye bol keseden harcayanlara; “Mirasyedi…” adı takılmış ve o insanlara değer verilmemiştir.
Bir insan ölünce, o adamın çocuklarına kalan mal veya paraya miras denmektedir. Mirasyedi ise, işte bu mal ve paranın kıymetini bilmeden onları boş yerlere harcayan ve israf eden insana verilen isimdir.
BİR GENCE VERİLEN CEZA
Zamanın birinde bizim Anadolu’da yaramaz mı yaramaz bir genç yaşarmış. Ne giydiği elbisenin kıymetini bilirmiş ne de ayakkabının… Az bir zaman sonra ya elbisesinin bir yeri yırtılır, ya da ayakkabısının bir yeri sökülürmüş. Paranın kıymetini de bilmez, eline gecen parayı orada burada harcar, sanki “davula verir takınır, zurnaya verir sokunurmuş”
Kimsenin sözünü dinlemez aklına ne gelirse yaparmış. Bir tek babasından çekinir, onun da önüne çıkmamaya çalışırmış.
Ama bir gün babası onu odada bir şeyler ararken yakalamış ve sormuş;
“Sen burada ne arıyorsun?” diye sormuş. Oğlan da;
“Şey babacığım. Çoraplarımı arıyorum da…”demiş. Babası;
“Oğlum çorapların ayaklarında ya… Görmüyor musun?” deyince;
“Ben o çoraplarımı değiştirmek istiyordum” diye lafını değiştirmiş. Babası;
“Ben de senle konuşmak istiyordum” demiş. Ve ilave etmiş;
“Sana verdiğim harçlıkları boş yerlere harcadığını öğrendim. Bundan sonra benden harçlık alabilmen için kendin çalışacak ve kazanacağın 1 lirayı bana getireceksin. Bu parayı kazanıp getirmedikçe sana harçlık yok. Yarın senden 1 lira bekliyorum.” demiş.
Babanın maksadı para kazanmanın zorluğunu oğluna uygulamalı öğretmekmiş.
Ertesi gün akşam olurken delikanlı elinde madeni 1 lira ile babasının yanına gelmiş. Babası odada açık olan pencerenin önünde oturuyormuş. Baba oğluna sormuş;
“Ne oldu? Parayı kazanabildin mi?”
Bu söz üzerine delikanlı bir şey konuşmadan elindeki 1 lirayı babasına uzatmış.
Babası eline aldığı 1 lirayı parmakları arasından pencereden dışarıya atıvermiş. Para evin hemen yanından akan derenin içine “cup” diye düşmüş.
Oğluna dönen baba; “Bana yarın tekrar 1 lira kazanıp geleceksin?” demiş.
Delikanlı dudaklarını bükerek babasının yanından uzaklaşmış.
Bir gün sonra yine baba aynı yerinde otururken delikanlı elinde madeni 1 lira ile gelmiş ve parayı babasına uzatmış. Babası da bir gün evvel olduğu gibi eline aldığı parayı parmakları ile pencereden dışarıya derenin içine atıvermiş.
Babanın bu hareketinden dolayı oğlanın kılı bile kıpırdamıyormuş. Baba tekrar;
“Bana yarın da 1 lira kazanıp geleceksin” diye gürlemiş.
Delikanlı oradan uzaklaşınca baba, hanımını yanına çağırmış ve ona;
“Bak hanım” demiş. “İki gündür bu oğlana senin para verdiğini anlıyorum. Sakın ona para verme. Eğer senin para verdiğini anlarsam sana ceza veririm” demiş.
Delikanlı günün içinde annesinin yanına gelmiş ve “Anne bana 1 lira versene… Babam gene benden 1 lira istedi” demiş. Ama anne bu sefer;
“Aman oğlum. Baban parayı benim sana verdiğimi öğrenmiş. Eğer tekrar sana para verirsem bana ceza verecek. Onun için veremiyorum” demiş.
Delikanlı bakmış ki “Pabuç pahalı(!)” Akşam da yaklaşıyor. 1 lira kazanabilmek için dışarıda dolaşırken bir yaşlı adamın ağırca bir yük taşıdığını görmüş. Adama;
“Amca ben senin yükünü taşısam, bana 1 lira verir misin” demiş. Adam da;
“Tabii… Niçin olmasın?”
Böylece delikanlı ağırca yükü uzakça bir yere kadar taşımış. Epeyce de yorulmuş. Varılacak yere vardıklarında adam cebinden 1 lira çıkararak oğlana uzatmış ve;
“Sana çok teşekkür ederim, delikanlı” demiş.
Akşam yaklaşınca delikanlı eve gelerek babasının karşısına geçmiş ve elindeki madeni 1 lirayı babasına uzatmış.
Babası önceki iki gün de olduğu gibi 1 lirayı parmaklarının arasına yerleştirip de pencereden atacağı zaman, delikanlı;
“Aman Babacığım…” demiş ve babasının eline sarılmış. “Ben onu ne büyük zorluklarla kazandım, bilemezsin…” demiş.