'İlah' nedir?..

Abone Ol
      Bir kişi kelime-i şahadet getirmekle neye inandığını anlamak istiyorsa, kelime-i şahadette ilk kavram olan ilah’ın kelime ve kendine has manalarını bilmesi gerekir. Bu manalardan hareketle, Allah’ı mı yoksa Allah’ın dışında bir gücü, otoriteyi, kişiyi, kelimeyi, hayat tarzını mı ilah edindiğini test etmesi lazım. Ayetteki  “kesin olarak iman eden müminler” (Neml, 2-3) safına girebilmek, kesin bir hak ilah bilgisi ve sadakati ile mümkün oluyor. Allah hem kendini, hem de inanmayanların öncülerini ‘ilah’ olarak tanımlıyor. Ama “Allah’tan başkasını ilah edinmeyin” diyor. (Tevbe-31) Allah’a (ve hatta batıl ilahlara) tanrı denmez; diyenin tanrıçası da vardır. Tanrıçasız tanrı olmaz. Kitapsız İslam olmadığı gibi. Din tayini; hak ilah, batıl ilah kavramı üzerinden olur. Tarihin çöplüğü tanrı ve tanrıçalarla doludur.

     İlah’ın Kelime Manası: Mabut, (ibadet edilen), sığınılan, koruyan, nimet veren, dinde kanun, prensip koyan demektir. Bir insan bu manalardaki ‘gücü’ kimde bulursa onun ilahı odur. İlah kavramı, kimliğin (gömleğin) ilk düğmesidir. İlk düğme yanlışsa gerisi kesin yanlış gider.

     İlahın Kendine Has Manaları: Güç ve otorite sahibi; Yasak koyma ve serbestlik tanıma yetkisi olan: Fayda ve zarar verme gücüne sahip olan; Nimeti veren ve alan; Nizam ve intizam bildiren; Anlayış veren veya alan; Kalpleri kilitleyen/açan; Her şeye bir müddet tayin eden anlamlarına geliyor. Bu manaları, vasıfları; Allah’ta bulanın ilahı Allah, başka bir şeyde, kişide vs. bulanın ilahı ise o bulduğu şeydir. İlah kavramının kelime ve kendine has manalarını iyi anlamadıkça, hak ilah kavramının anlaşılması mümkün değildir. Bu anlaşılmadığı için insanlar bir kısım oyun ve eğlenceleri, kişileri, kavramları, ideolojileri, alışkanlıkları ilah edinirler. Bu manalardan anlaşılıyor ki, İlah denilen güç, insana bir yaşama biçimi tayin eder. Mesela Allah, “benim kelimelerimi değiştirebilecek yoktur” (Kehf-27) diyor; niceleri de İslam’a kültür, Allah’a tanrı, Müslüman’a muhafazakâr vs. diyerek, Allah’ın yasak koyma yetkisini batıl kavramla gasp ediyor. Buna sessiz kalanlar için “sukut ikrardandır” kuralı geçerlidir. Mesela moda, Allah’a rağmen tarzlar icat eder ve  “şöyle giyinin!” der. Allah da der ki; “hayır o yasaktır, böyle giyinin!” Artık burada hak ilahı veya batıl ilahları tercih meselesi vardır. Özetle ve geniş anlamda düşünürsek, akıl baliğ olduktan sonra; din, amel, eğitim, arkadaş, meslek edinme, sevgi, nefret, kazanç kapısı, harcama kalemleri, aile yapısının teşkili, dünyadaki müesses düzenin yasa, sözleşme, cihanşümul organize işleri, sinema, futbol, eğlence gibi akıl, vakit, para, onay verilen her şey batıl ilah edinmede etkin rol oynar. Buralarda nasıl pozisyon alacağını bilmeyenin ilah konusunda kesin ayağı kayar. En akıllılarımız İslam’a ideoloji, kültür dediğine göre gerisi basacak yer bulamaz.

       Yasak koyma ve serbestlik tanımada ilahın kim olacağını tayin eden kişinin kendisidir. Bu nedenle insanlar ilah konusundaki yanlışlarını hiçbir kişiye, yapıya, sisteme, siyonizme, şeytana, kapitalizme vs. fatura edemez; kendini aklayamaz. Sorgulamanın “tevhidi kavram tanımlı itikat ve amel üzerinden” yapılması gerektiğini bilmeyen cahiller, 100 yıldır faturayı sisteme/devlete kesiyorlar. Allah doğrudan kişiyi muhatap alır. Allah’ın tayin ettiği kurallar ne kadar ihlal edilirse, Allah’ın ilahlık vasfı da o kadar ihlal edilmiş olur ve bu şirke kadar gider. Üstelik tüm zamanlar boyu insanlar Allah’ı reddetmekten daha çok, şirk çukuruna düşmüşlerdir. Bunun sebebi, ilah konusundaki yetersiz kavrayıştır. “Dinde bazen bir yanlış bütün doğruları götürür.”