İSLAMİ DÜŞÜNCEYE GİRİŞ

(Dünyada Bir İlk)

    Herkes doğru düşündüğünü söylüyor… Doğru düşüncenin ölçüsü, senedi, gerekçesi nedir? Bir düşüncenin hangi dine ait olduğunu tespit edeceğiz; doğru olup olmadığı o zaman anlaşılır. Bunun için değer tanımlarına bir din ile atıf yapılması zorunludur. Bunu yapmayanın ajandası kirli, kötü niyetli, kumarcıdır. “İslami düşüncenin on yasasını” tespit ettik. Bunlardan birisi değerlere bir din ile atıf yapmayı zorunlu kılıyor. Düşünce bir değer tanımıdır. O halde düşünceye inandığın din ile atıf yapacaksın: İslami düşünce… İslami düşünceyi esas almayanlar ise; liberal düşünce, sosyalist düşünce, kapitalist düşünce, demokratik düşünce, Marksist düşünce vs gibi, düşüncesine inandığı din ile atıf yapmak zorundadır. Bunu yapmayan, yapılmadığını fark etmeyen; aldanmıştır, niyeti aldatmaktır, tuzak kurmaktır. Saman altından (sefil kavramla) su yürütmektir. İki asırdır bu topraklarda herkes gemisini saman altından yürütüyor. Doğru düşünmek için “değerlere atıf” üzerinden bir örnek verdik; daha dokuz madde ve bileşenleri var. Doğru düşüncenin bu topraklarda yüzde biri dahi yok. Bunu hece’den cümleye, soru işareti bırakmadan, bütün söz gruplarını izah ederek ileri sayfalarda göreceğiz. Düşünce engelliler ile İslami düşünebileni kesin ayıracağız.

     İlk işimiz doğru düşünmeyi becermektir. Neden? 

     Doğru düşünmeyi bilmeyen mesela Allah’a tanrı der. Mekke müşrikleri de putlarına tanrı diyordu. Putlara da Allah’a da tanrı diyen, Allah’a put adını vermiş olur. “Ben öyle demek istemedim” diyemezsin çünkü bizim dinimiz zahire (söylediğine) göre hükmeder. ‘Tanrı’ diyorsan müşriklerin tanrısıdır; ondan Allah lafzı çıkmaz. Kuranın emri şudur: Tanrı yok; hak ya da batıl ilah var. Karşı tarafınkini de ilah diye tanımlamak zorundasın; ama onun ilahı batıl ilah. “Sizin ilahınız bir olan ilahtır.” (Bakara-163) Karşı tarafın yüzlerce ilahları var. Ayetlerin emri, Müslümanlar ‘Müslüman’ diyerek tanımlanması gerekirken, muhafazakârlar diyorlar. Böylece Hac-78 ihlal ediliyor. Müslüman kavramına Muhafazakâr kavramı eş-ortak koşuluyor. Daha geniş müfsit, münkir örneklerini ileride vereceğiz. Demek ki doğru düşünemeyen ‘giderayak’ dinden çıkar; dünyası da helak olur.

      Düşünmesini bilmeyen ne yapar? Sefil kavramları kullanarak sefil olur. Kavram üzerinden helak olması ona yeter. Ama devamı var: Piyasaya imanın altı şartına iman der. 6M: Marka, market, makyaj, medya, moda, müzik… Piyasaya imanın daha böyle onlarca şartı var. Düşünmesini bilmeyen evi batırır, komşuyu kaçırır, flört ederek kadın cinayetine zemin hazırlar. İş yerini batırır. Devleti batırır. Düzen bekçisi olur. Dindar yeşili olur. Sağcısı, solcusu, millisi ve dindarı, hepsi stadyumda omuz omuza verir ve “i. hakem!” diye bağırırlar. Demokrasi (=ideoloji: İslam dışı olan şeyler) üzerinden amel ederler; İslam üzerinden sonuç alınacağını zannederler. Zan, en büyük yalandır. Düşünmesini bilmeyen halk ve öncüleri, tencere-kapağı gibidirler. Düşünemeyenlerin düşüşü dikey olur. Dünyada doğru düşünmekten daha büyük güvenlik yoktur. Doğru düşünmenin yegâne şartı; hece’den terkibe, cümleden metne, kitaptan sözlüğe bütün söz gruplarına hâkim olmaktır. Bu hâkimiyet bu adresten başka yerde yok. Düşünmesini bilmeyenler; “Siyonizm, kapitalizm, emperyalizm” suçlaması yaparlar ama emperyalizmin kavramları ile konuşur ve düşünürler, yani emperyalizme vekâlet ederler, besmeleyi reddeden oyun-eğlenceler yüzünden emperyalizmin tetikçisi konumundalar.

      Allah; “bu ayetler inananlar içindir” demiyor… “Akleden (=İslami düşünen) bir kavim içindir” (Nahl,11-12-13) diyor… “İnanmakla bırakılacağınızı mı zannettiniz?” (Ankebut-2) Sadece inanmak yetmiyor. Düşünemiyorsan, imanda sınıfta kaldın demektir. İnanıyorsunuz ama İslami düşünce yoksa bu inanç sonuca, sıratı müstakime, cennete götürmüyor. İnanmak; İslami düşünce ve amelleri ile ete kemiğe bürünüyor. İslami düşünemeyenin kemiği, omurgası yoktur. İslami düşünemeyenler için “ne şehittir ne gazi; telef olur Niyazi” kuralı geçerlidir. İlk öğrenilecek kavram; “hak ve batıl ilah” nedir? Hak ilah kavramını bilemeyen bir kişinin kelime-i şehadeti amacına ulaşmaz. Çünkü kelime-i şehadetin başındaki ‘la’nın anlamı şudur: Kelime-i şehadeti getirmeden önce testiyi boşaltın, aklınızdakileri ve sefil kavramları reddedin, atın, kafanızı temizleyin, resetleyin! Aksi halde “inanıyorum, Müslüman’ım” demek züğürt tesellisidir. İslam, atadan kalan miras değildir; herkes İslami düşünmeyi kendisi keşfetmek zorunda. Düşünemeyenler; camide İslam hukukuna, kamuda Roma hukukuna inanırlar. Yaşarken muhafazakâr, ölürken şehit olunacağını zannederler. İman en büyük nimettir. Ancak bunun sağlaması İslami düşünce ile yapılır. İnanmak sebeptir. İslami düşünce sonuçtur. İslami düşünceniz yoksa inanma sebebiniz sonuçsuz kalır. (Devamı var)