Sevgili Afyonhaber okuyucuları.
Bundan tam 100 sene önce 27 Ağustos 1922’de Afyonkarahisar’da meydana gelen bir olayı anlatacağım sizlere…
26 Ağustos 1922 sabah 5.30’da top sesleri ile Büyük Taarruz başlamıştı.
Artık zafer zamanı gelmişti; Afyon’un ve vatanın kurtuluş zamanı…
Türk askeri, 27 Ağustos günü saatler 17.30’u gösterirken Afyon’a giriyordu.
Yunan askerleri bir yandan şehri yakıyor, bir yandan da tren istasyonuna koşuyordu; Kütahya’ya, Dumlupınar’a, Eskişehir’e, İzmir’e kaçmak istiyorlardı.
***
27 Ağustos 1922 akşamüzeri askerlerimiz kan ter içinde bölük bölük Afyonkarahisar şehrine giriyordu.
Yüzleri toz toprak idi, barut kokusu idi; kıyafetleri, ayakkabıları parçalanmış idi.
Afyon halkı alkışlarla, sevinç çığlıkları ile, mutluluk gözyaşları ile askerlerimizi karşılıyor, askerlerimize evlerinde ne varsa getiriyordu. Meyve, ekmek, bükme, ayran, vişne suyu…
Herkes sokağa dökülmüştü; yaşlılar, gençler, çocuklar…
Bir yandan da Yunanların çıkardığı yangınlar söndürülmeye çalışılıyordu. Ama Türk askerinin şehre giriş coşkusu her şeyi unutturuyordu.
Hep beklenilen an, bu andı.
Bu an, zafer anıydı.
***
Bu sırada Afyon sokaklarında bir çocuk var. 14-15 yaşlarında… Annesi tedirgin bir şekilde oğlunun sokağa çıkmasına izin vermiyor ama o çıkıyor. Ama o da bu tarihi zafer anına tanıklık etmek istiyor. Elleri patlayıncaya kadar alkışlıyor gelen askerleri… Onlara el sallıyor.
***
Şehre giren askerlerimizden biri onu görüyor:
“Evine gir çabuk. Serseri bir kurşun gelir seni vurur.” diyor.
“Bu mahalle bizim. Bir şey olmaz asker abi.” diye cevap veriyor çocuk.
Asker gülümseyerek bakıyor ona.“İyi bakalım. Dikkat et yine de sen” diyor.
Çocuk gülümsüyor. “Tamam asker abi.”
***
Yunanlar kaçıyor…Asker bir yandan yanan evlere bir bakıyor bir yandan da gideceği yönü sorguluyor zihninde.
“Hey çocuk, Keltepe ne tarafta?” diye soruyor
Çocuk cevap veriyor:
“Asker abi, buradan ileriye doğru git. Karşına çıkacak bir tepe.”
Askerlerimiz bölük bölük şehre girerken, Afyonkarahisar halkı zafer türkülerini söylerken, düşman Dumlupınar’a doğru çekiliyordu. Daha kurtarılması gereken şehirler, kurtarılması gereken bir vatan vardı.
Asker de Keltepe üzerinden Dumlupınar’a doğru koşacaktı bu zafer için.
***
Kocatepe’den Afyon’a giren askerimizin birçoğunun ayağında postalı bile yoktu. Postalı olanların ise parçalanmıştı. Ayaklar kan revan içinde…
Bu sırada çocuk, askerin ayaklarını görüyor. Askerin ayakları kan revan içinde, ayakkabı yok… Koşamıyor bile... Askerin arkasından bağırıyor:
“Asker abi! Dur!!!…”
Asker duruyor.
“Ne oldu?”
“Bekle beni asker abi!”
Çocuk; hemen evine gidip geliyor ve askerin yanına doğru koşuyor. Elindeki ayakkabıları askere veriyor. “Bunları al, giy asker abi. Ayakların kötü.” diyor.
Tanışıyorlar orada.
“Adın ne senin?” diye soruyor asker.
“Ali… Adım Ali...”
“Benim adım da Süleyman… Karamanlıyım. Ben şimdi Dumlupınar’a gideceğim. Sonra da inşallah İzmir’e… Eğer, dönemezsem…”
***
Afyonlu Küçük Ali, Karamanlı Süleyman’ın ne demek istediğini anlıyor:
“Helal olsun asker abi.”
Allah’a emanet diyorlar, kucaklaşıyorlar, helalleşiyorlar… Bir daha karşılaşmıyorlar.
Birbirini tanımayan ama ortak derdi vatan olan iki kişi.
Afyon’da ezanlar okunuyor…
Türk bayrakları yeniden evlere, Afyon Kalesi’ne asılıyor.
Nazlı al bayrak, 27 Ağustos akşamı Afyon semalarında rüzgarla kucaklaşıyor. Türk askerlerinin yüzleri savaşmaktan, tozdan, baruttan kapkara ama yürekleri vatan aşkıyla bembeyaz.
***
Sevgili Afyonhaber okuyucuları…
Bu yazıyı nerede okuduğunu bilmiyorum.
Ama lütfen bir dakikalığına oturduğunuz yerden kalkın ve pencereden dışarı bakın; evlere, yollara, gökyüzüne, sokakta yürüyen insanlara…
Karamanlı Süleyman, hala Keltepe tarafından Dumlupınar’a doğru koşuyor.
Siz de Afyonlu Küçük Ali gibi zafer için koşan Karamanlı Süleyman’a el sallayın.
***
27 Ağustos 1922’den 27 Ağustos 2022’ye…
Afyon’un kurtuluşunun 100.yılı kutlu olsun.