Mehmet Görmez'in yedek kimliği
Şayet kavramları bilmiyorsanız taş üstüne taş, kelime üstüne kelime koyamazsınız. Her kim ki kavramları bildiğini söylüyorsa, son bir kitabı ve bir-iki makalesini takdim etsin; onun dört tekerinin patlak olduğunu izah edebilirim. Kavramlar düşüncenin motorudur. Motor olmadığı için herkes kaportanın tozunu alıyor; yerinde sayıyor, her gelen nesil öncekini aratıyor. Türkiye neden batı taklitçisi? Çünkü kendi aidiyet kavramları üzerinden düşünemiyor. Taklitler asıllarını yaşatır.
“Tarih boyunca biz Müslümanlar için bir geçici ve küçük, bir de kalıcı ve büyük aidiyet ve mensubiyetler var ola gelmiştir. Bir aileye, bir ırka, bir gruba, bir mezhebe, bir meşrebe, bir cemaate, bir ideolojiye olan intisap ve mensubiyet geçici küçük mensubiyetlerdir.” (Prof. M. Görmez, Din ve Kimlik, Mart-2016, D. Aylık Dergi)
Sizin “geçici-küçük” dediğiniz ideoloji, cemaat, gruplar, 12 Eylüle, 15 Temmuza, yüzyıla damgasını vurdu. Kalıcı dediğinizden ise eser yok; tam tersi kebair günah sektörleri var. Dergideki metnin her bir paragrafına bir itiraz metni yazılabilir; ben sadece ilgili tasniften bahsedeceğim.
Tarih boyunca Müslümanların; geçici-kalıcı, (yedek, asıl), küçük-büyük aidiyeti, mensubiyeti, nasıl olabiliyormuş? İslami kimlik veya kavramlar; yama, takas, vekâlet, kıyas, müşterek kabul etmezler. İslami aidiyet; küçük, büyük, kalıcı, geçici tasnifine girmez. İslam’a göre bütün aidiyetler, küçük-büyük, kalıcı-geçici değil, “doğru-yanlış/hak-batıl” ekseninde mütalaa edilirler; mesele bundan ibarettir. Müslüman olmak, Allah ile mutlak bir sözleşmedir; bu sözleşme başka hiçbir tanımı, mensubiyeti kabul etmez. Ne İslam, ne de ideolojiler; böyle bir tasnifi, mensubiyeti kabul etmezler. Birisini reddetmeden, kimse ikinci bir aidiyeti olduğunu söyleyemez. Bir inancı (kimliği) terk edip, bir başkasına geçmenin ise “geçici-kalıcı, küçük-büyük” kimlik tasnifi ile hiç alakası yoktur. İdeoloji ehli bile bunu ‘çok iyi’ bilir? İdeoloji ehli kendi kimliğini, kavramlarını kendisi ihdas eder, revize eder, günceller. Tevhit ehlinin bütün kimlik tanımları Allah’tan menkuldür, birciktir, eş-ortak, geçici-kalıcı başka hiç bir mensubiyeti kabul etmez. Tevhit ehli karşı tarafın kavramlarını aşırıyor; ama ideoloji ehli bu tür yanlışı asla yapmıyor. Siz hayatınızda kültür, siyasal İslam, vs. hiçbir kavramın tahlilini yapmadınız. Bunun için kavram, slogan, tanım, tasnif, teslis’ten haberiniz yok.
İslami mensubiyet; kendinden başka hiçbir geçici-kalıcı denilen aidiyeti kabul etmediği için İslam’dır. İslam, kendi dışında hiçbir mensubiyetle müştereki olmadığı için, diğer bütün aidiyetleri dışta bıraktığı için İslam’dır. İslam’ın dışındaki her inanç, birbirine karşı bariyersiz ve açıktır.
12 Eylüle veya 15 Temmuza giden yollara taş döşeyenler; işte o sizin “geçici-kalıcı; küçük-büyük” dediğiniz, “meşrep, tarikat, cemaat, sağ, sol, ırk, ideoloji, slogan, grup” tanımlarının sahibiydiler. Mensubiyet, ya akide (İslami), ya da ideoloji (kültür/proje) merkezlidir; harmanlama olmaz. İslam ile ideolojiyi ‘ayrı’ mütalaa edemeyenler, yüz yıldır ideoloji meydanında güreş tutuyorlar, İslam üzerinden sonuç bekliyorlar. Yani iğnelerini samanlıkta kaybettiler; avluda arıyorlar. Bu mutlak felaket yanlışını, bilmeyerek yapanlarla, bilerek yapanlar sonuçta aynı kefeye düşerler. Kavram yöntemdir; yöntem (kavram) aynı olunca sonuç da aynı olur.“Bir kalıcı, bir geçici algıyı” size kabul ettiren; joker, ithal, batı medeniyeti inşa kavramlarıdır, sloganlardır, onlarca teslis inançlarıdır. Çifte ve daha fazla aidiyete yer açma algısını ithal kavramlar öğretir.
Kuran kendini; kitap, sure, ayet, kelime bütünlüğü üzerinden ifade eder. İlk üçü rafta sapasağlam duruyor; ama bu dört unsurdan Allah’ın, “koruyun, takas etmeyin, sefil kelimelerden uzak durun” dediği ‘kelimelerinin’ pratik hayatta, kullanım alanlarında değiştirildiğini kimse neden görmek istemiyor? Çünkü “konjonktür, reel politik, barış” teslisine inanıyorlar. Yüz yıldır neden patinaj yapıyoruz? Çünkü en akıllılarımız İslam’a ve Müslüman’a; ideoloji, kültür, muhafazakâr, siyasal İslam vs. dedi. Kavramları bilmeyenler kesinlikle kendini ifade edemezler. Bazen kendi kendime, “bu memlekette hiç mi kimse kalmadı” diye soruyorum.