A Milli Takımımız, Vincenzo Montella ile yeni bir döneme girdi. Hemen herkesin başarısız ve yetersiz olduğu konusunda hemfikir olduğu Stefan Kuntz, görevden ayrıldıktan sonra büyük bir sorumluluğun altına giren, eski Adana Demirspor teknik direktörü İtalyan Montella, kısa sürede ekibiyle birlikte iki önemli galibiyete imza atarak, Milli Takımımıza Avrupa Şampiyonasını garantilettirdi.
Temenni ederiz ki, Galler maçında da galip gelerek grup birincisi olarak, Almanya'da şampiyonada yer alırız.
Tek başına olacak işler değil bunlar tabii ki. Teknik ekip, futbolcular, bütün bir ekip olarak başarıda pay sahibidirler. Elbette ki başarısızlıkta da pay yine bütün ekibin oluyor haliyle.
A Milli Takım, Dünya üçüncüsü olmuş Hırvatistan'ı kendi evinde 1-0 mağlup ederek çok önemli bir galibiyete imza atmıştı. Bu maçta özellikle ikinci yarı çok zorlanmış olsak da galibiyet bizimdi. O maçın en önemli oyuncusu ikinci maçta da olduğu gibi İsmail Yüksek’ti. Soyadı gibi çok yüksek performans göstermiş ve Avrupa devlerinin radarına girmişti. Kulübünün ilk iç saha maçında 4 Avrupa kulübünün temsilcisi izleyecekler bu oyuncumuzu. Muhtemelen sene sonu büyük bir takıma transfer yapar diye düşünüyoruz.
A Milli Takımımızda bütün oyuncular formalarının hakkını verdiler. Kaleci Uğurcan'dan tutalım en uçta yer alan Barış Alper ve ikinci maçın önemli kahramanlarından Cenk Tosun'a kadar. 3 gün arayla maç yapılması elbette ki bazı oyuncuların performansını düşürdü. Ferdi Kadıoğlu ilk başta göstermiş olduğu performansı Letonya maçında gösteremedi.
Montella da haklı olarak maçın ikinci yarısında Zeki Çelik'e görev verdi. Stoperlerin uyumu çok iyiydi. Samet-Abdülkerim neredeyse kusursuza yakın oynadı. Samet Akaydın'ın Letonya maçında ikinci kilidi kıran ve bizi rahatlatan asisti on numaraydı. Abdülkerim de yan toplarda ofansta da takıma ciddi anlamda destek verdi. Orta saha, Hakan Çalhanoğlu yönetiminde, İsmail Yüksek ve Salih Özcan birlikteliğiyle iki maçta da çok iyi bir sınav verdi.
Orta saha bu şekilde oturdu, Montella’nın bunun dışında farklı maceralara girmesine gerek yok. Hemşehrimizde olan şu anda Benfica'da forma giyen Orkun Kökçü maalesef orta sahada yeteri kadar verim verememişti. Belki ileriki süreçte o da katkı sağlayabilir. Takımda en çok aksayan kısım sol bek tarafındaydı. Orijinal sol bek olmayan Cenk Kaçar, solda oldukça zorlandı. İleriyi çok düşünmeyen devamlı geri pas oynayan bir anlayışla oynaması Milli Takımın düzeni için açıkçası iyi bir durum değildi. Günümüzde sol bek oyuncuları ileriyi düşünen, bulunduğu kanattan bindiren ortalar ve asistler yapan oyuncular olmalı. Eren Elmalı ve Rıdvan Yılmaz burada ilk olarak düşünülmesi gereken oyuncular. Kerem Aktürkoğlu ve Yunus Akgün kanatlarda kendilerinden bekleneni verdiler. Yunus Akgün'ün harika golü Letonya karşısında bizi galibiyete taşıyan ana unsurdu. Montella oyuncu değişikliklerini zamanında yaptı ve takıma ivme kazandırdı. Sadece eksik olan Cenk Kaçar'ın oyunda kalması, yerine hazırlık yapmış olan Eren Elmalı'nın alınmamış olmasıydı. Sonuçta kazanan daima haklıdır anlayışı hakim olduğu sürece bizim de bütün eksikliklerine rağmen tebrik etmemiz en doğal durum. Başta da ifade ettiğimiz gibi, ön libero mevkiinde oynayan İsmail Yüksek hakikaten iki maçta da fark oluşturdu.
Özellikle, Dünyanın en iyi orta sahalarından birine sahip olan Hırvatistan'a karşı oynadığı oyun gözleri kamaştırdı. Modrić, Kovačić, Brozovic üçlüsüne üstünlük sağlamak hemen hemen çok az orta sahanın harcıdır. İsmail Yüksek, Salih Özcan ve Hakan Çalhanoğlu üçlüsünden oluşan ve ilerleyen dakikalarda onlara destek veren diğer oyuncularla açık ara üstünlük kuruldu ve çok önemli Hırvatistan galibiyeti elde edildi.
Hatırlamak gerekir ki ilk maçta Hırvatistan kendi evimizde güle oynaya bizi 2-0 yenip gitmişti. Montella’nın takıma dokunuşları çok fayda etmiş, oyuncularla teknik ekip bütünleşmiş, takımda moral motivasyon yükselmiş ve bu da başarıyı getiren en önemli faktör olmuş. A Milli Takımımızı tekrar tebrik ediyor ve Avrupa Şampiyonası’nda başarılar diliyoruz..
Lokman ÖZKUL
SPOR YAZARI VE YORUMCU
lokmanozkul@gmail.com