İnsanlar neden her zaman ya da zaman zaman bağırarak, yüksek sesle iletişi kurma yoluna gider.
Öfkelenince neden yüksek sesle konuşuruz?
Hatta öfke dışında neden "bağırmak" normal iletişim gibi kullanılıyor bazı aile ve sosyal gruplarda…
Sükunetimizi kaybettiğimiz için mi bağırarak konuşuruz, yoksa bambaşka bir nedenden dolayı?..
"Bağırma" ile iletişim "bir iletişim hastalığı olarak görülüyor psikologlar tarafından
İspanyol yazar ve tiyatro sanatçısı Jardiel Poncela "konuşacak hiçbir şeyi olmayanlar bağırır" der.
Sorunun yanıtı bir bilgelik öyküsünde saklı…
“Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz…”
Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz,
Eskici bağırır, antikacı bağırmaz,
Söyleyecek sözü, fikri değerli olan bağırmaz,
Bağıran düşünemez, düşünmeyen kavga eder…
Bazı ailelerimizde maalesef “bağırarak iletişim” bir alışkanlık, hatta sıradanlaşmış bir iletişim biçimi haline gelmiş. Bu da, çocukların yetişmesi sürecinde ve çeşitli sosyal gruplarda diğer insanlarla iletişiminde sorunlar oluşturuyor.
Zaman zaman bu hatayı yapan bir kardeşiniz olarak, önce kendime söylüyorum...
Bu soruna bir çözüm bulmak, bir yerlerden “Bismillah” diyerek başlamak gerekiyor.
Geçmişi değiştiremeyiz ama bugünden başlayarak gelecekteki iletişim şeklimize yön verebiliriz.
Aile, arkadaşlık ve toplumsal grup ilişkilerimizi yeniden şekillendirebiliriz. Daha yüksek sesle konuşunca ya da bağırınca söylediklerimiz daha doğru ve geçerli olmuyor, sonuç alıcı da olmuyor, asıl dinlemeyi bilmek, sessiz kalmak, alçak ses tonuyla konuşmak gerçek bilgelik ve iyi bir iletişim şekli…
idrisozek@gmail.com