Anazon Madencilik A.Ş. Şirketinin Sultandağlarının en yüksek zirvesi olan Gelincikana tepesi eteklerinde altın madeni aramasına tepki!..
Çay ve Sultandağı ilçelerinde doğayı ve birçok köyü olumsuz etkileyecek maden arama girişimi sonrası vatandaşlar ayaklandı.
Bölgede maden arama işlemlerine tepki gösteren vatandaşlar mahkeme önünde duruma tepki gösterdi ve bir basın açıklama yaptı...
İŞTE O AÇIKLAMA...
Değerli basın mensupları
Afyonumuzun ayaklar çamurlu, elleri nasırlı köylüleri, Haklı davamıza destek için gelen dostlarımız
Hoş geldiniz.
Bildiğiniz gibi, Akarçay havzasına, Çay-Sultandağı-Bolvadin bölgesini, yanlış politikalar sonucu kurumuş Akşehir gölü ile büyük tehlike altındaki Eber ve Karamık göllerini var eden, hayat veren Sultandağları büyük bir saldırıyla karşı karşıya.
ABD merkezli ulusüstü bir madencilik şirketinin uzantısı olan Anazon Madencilik A.Ş. adında bir şirkete Sultandağlarının en yüksek zirvesi olan Gelincikana tepesi eteklerinde çevresel etki değerlendirme raporu alınması gerekli bulunmadan 'değerli maden' arama ruhsatı verildi. Şirket bu izne dayanarak arama faaliyetlerine başladı.
Şirket henüz işletme ruhsatı almadan ve işletmeye başlamadan, daha arama faaliyetleri sırasında ÇED olumlu kararı olmaksızın yapılamayacak yöntemleri kullanarak, izin verilen sınırlar dışına çıkarak, köylerimizin otlaklarına izinsiz yollar açarak, ağaçları keserek, ormanları bozarak, dere yataklarını kestikleri ağaçlarla, taşla toprakla doldurarak ilerde neyi nasıl yapacağının işaretlerini göstermiştir.
Şirketin bu faaliyetleri nedeniyle şirket yetkilileri, çalışanları, denetleme görevini layıkıyla yapmayan kamu görevlileri hakkında daha önce Çay Cumhuriyet Başsavcılığına bir suç duyurusu yaptık. Ne yazık ki bu soruşturmada henüz bir adım atılmamış olmalı ki soruşturmayla ilgili ne şikayetçilerle bir iletişime geçilmiş, ne de delillerin toplanması kapsamında herhangi bir girişimde bulunulmamıştır.
Şirkete verilen arama ruhsatı hukuka aykırıdır. Hukuka aykırıdır çünkü bu arama faaliyeti tamamen verilen izinler kapsamına kalsa bile doğayı ve hayatımızı tehlikeye atmaktadır. Çünkü arkasından gelecek olanın dağlarımızın yarılması, kazılması, patlatılması, delinmesi olduğunun, bunun dedelerimizden miras kalan bu cennet köşeyi çocuklarımıza, torunlarımıza cüruf, toz ve çamur yığını olarak bırakacak olduğumuz anlamına geldiğinin bilincinde ve farkındayız. Bu bölgede yapılacak bir madencilik faaliyeti su kaynaklarımızı yokedecek, kirletecek, zehirleyecektir. Eber gölü, Karamık gölü, Sultandağı, Çay, Bolvadin ve Yalvaç'ın köylerini doğrudan etkileyecek, belki Eğirdir gölüne, Konya ovasının içerlerine kadar ciddi olumsuz etkileri olacaktır.
Geçim kaynağı esas olarak tarım ve hayvancılık olan bu bölge Türkiye'nin en önemli ihracata dönük kiraz üretimi alanlarından biridir. Bu bölge yine Türkiye'nin en önemli haşhaş üretim merkezlerindendir, bu yüzden Türkiye'nin tek alkoloid fabrikası da Bolvadin'dedir. Bu dağlarda yapılacak madencilik faaliyeti tüm bu tarımsal alanları kullanılamaz hale getirecek, geçimini bunlardan sağlayan köylüleri ve onlar olduğu için var olabilen esnafı açlığa, derin yoksulluğa itecek, işsizlik sorunlarının hiç çözülemediği bu ülkede işsizler ordusuna yeni işsizlerin katılmasına sebep olacaktır.
Sadece insanlara mı?
Eber, Karamık gölleri sulak alanlarında konaklayan, üreyen beslenen kuşlar için, buraların kurbağaları, tosbağaları, yılanları, tavşanları ve tilkileri ve yüzlerce canlı için yaşam tamamen bitecektir.
Bu bölgenin Eber sarısı gibi endemik türleri, küresel kirlenmenin artık yaşamın devamlılığının imkansızlığı eşiğine geldiği bir dönemde önemli ölçüde oksijen kaynağı olan ormanları, ahlatları, alıçları, çamları ve meşeleri, dağ erikleri ve yavşanları, sığırkuyrukarı ve eğilcanları... İnsandan önce buralarda var olan ve biz yoketmemeyi başarabilirsek insandan sonra buralarda var olacak nice bitkisi de yok olup gidecektir.
Maden şirketi üç-beş-on yıl milyonlarca ton taşı toprağı kazıp kirletip İliç'dekine benzer zehirli yığınlar halinde bırakıp gidecek, bundan insanımız, hayvanımız, otumuz, çalımız zarar görecek, üstelik bunun ülke ekonomisine katkısı da ancak sıfıra yakın olacaktır.
Şirketin, ruhsat verenlerin, ruhsat ver diye talimat verenlerin umurlarında değil, çünkü; Onlar ümidin düşmanıdır
Akarsuyun
Meyve çağında ağacın
Serpilip gelişen hayatın düşmanı...
Ne var ki kahreden ve yaratan, korkak, cesur, cahil ve çocuk olanlar diyor ki; sürülmüş toprağın ve nehirlerin bahtı
bir şafak vakti değişmiş olur,
bir şafak vakti karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldukları zaman.
Biz elimizi toprağa bastık ve doğruluyoruz. İdareciler ve yargıçların hükmü ne olursa olsun... Hayatımıza yapılan bu saldırıya izin vermeyeceğiz.