İran; Şii fanatizmi, Fars milliyetçiliği gibi nedenlerle ve de bir miktar palazlandığını düşündüğü için; örneğin Afganistan'da, örneğin Irak’ın işgalinde, Suriye'de bu ülkeleri işgal eden güçlerle iş birliği yaptı maalesef... Rusya’nın da hava gücünü arkasına alarak Şii milisler eliyle 2016’da Halep'te katliam yaptı resmen... DAEŞ'ten farksızdı. Nasrallah Suriye’de Şii olmayanlara Akdeniz'i gösteriyordu (videoyu gördüm ama bulamadığım için link veremiyorum). O efsaneleştirilen Kasım Süleymani Suriye'de katliam için ABD ile bile iş birliği yaptı (https://fikirturu.com/jeo-politika/kasim-suleymani-aslinda-kimdi/). Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinecat ‘bizim yardımımız olmasa Amerika ne Afganistan’ı ne de Irak’ı işgal edebilirdi’ mealindeki beyanını kamuoyu ile paylaşmakta bir beis görmedi (https://www.dailymotion.com/video/x6cjpqd ). Oysa işgal edilen toprak öyle ya da böyle İslam toprağı idi. Ve gün döndü-devran döndü, silahlar da kendisine döndü...

İran'ı şimdi ölüm korkusu sardı. Öyle ya; güçlü olduğunuzu düşündüğünüz zaman Allah'ı unutursanız olacağı da bu... İsrail ya da Amerika’nın İran’la yaşadığı sorunlar İran’ın ümmeti temsili ile ilgili değildir. Ancak İran motivasyon kaynağı olarak dinsel referansları öne çıkarma konusunda fevkalade mahir... İran’ın ‘ümmet’ çağrısı yaptığı da doğrudur, ancak İran’ın ümmetten anladığı Şiiliktir. Ve maalesef bir Şii yalnızca Şii’dir. Biraz abartılı olacak belki ama, güçleri yetse Şah İsmail gibi herkesi Şii olmaya bile zorlar, yok eder ya da sürerler diye düşünmeden edemiyorum.

Tabii bir de sünnetullah var. Allah bu ilahi yasasının bir gereği olarak bir zalimi diğer bir zalim eliyle cezalandırır. Aslında şimdilerde olan Allah'ın bu kanununun tecellisinden başka bir şey değildir. Nasrallah’ın ya da Kasım Süleymani’nin İran vasıtasıyla Esed'e verdiği desteğin günahı bile tek başına boylarını katmerli bir şekilde aşar. Az beddua almadılar. Bu yüzden de katledildiklerinde üzülmediler. Ama bizim vazifemiz bir zalim öldü diye diğer zalimin ekmeğine yağ sürmek olmamalıdır. Amerika ve diğer hiçbir şer odağının operasyonu uzun vadede İslam dünyasının çıkarına değildir. Bu, Nasrallah ya da Kasım Süleymani için de Saddam için de, Ladin için de böyledir.

Ortada iki katil varsa birisi diğerinden daha az masum değildir elbette... Bu yüzden o iki katilden birisi diğerini ortadan kaldırmışsa katilin birisinden yana olmanız gerekmez. ABD'nin sesi olmamak gerek elbette... ABD'nin sesi olmamak İran'ın sesi olmak demek değildir.

Kasım Süleymani öldürüldüğünde Amerika "Süleymani şu kadar 'sünninin' katili” diye açıklama yapmıştı hatırlarsanız. Bir amaca binaen tabii... Kastedilen ‘sünnilik’ çıkartmak istediği Şii-Sünni çatışmasında taraflardan birisidir. Söz konusu kavramın 'Ehli Sünnet'le bir ilişkisi yoktur. 30 küsur yıl kadar bir geçmişi vardır Amerika'nın Irak'ı işgalinden önce böyle bir şey duymuş muydunuz... Siyasi anlamının ötesinde ikilik çıkarmaya ve ayrıştırmaya dönük bir vasıflandırmadır.

Bakın devamı nasıl geliyor. Tabii önce 'sünnilik' diye bir şey türetir, Şia’nın karşısına koyar, arkasından bunları kanlı-bıçaklı edersin. İşte olay bu... Şia tarihi bir gerçektir ve günümüzün baş emperyalisti, Şia gibi mezhebi-meşrebi bir anlayışın karşısına 'sünnilik' diye bir şey icad etmiştir. DAEŞ mesela... Ya da Vehhabilik... FETÖ de öyle... İcad edilen bu ‘sünniliğin’ İslam’la ya da Ehli Sünnetle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Ama sözgelimi DAEŞ gibi laboratuvar canavarları sanki Ehli Sünneti temsil ediyormuş gibi toplumsal hafızaya kazınmıştır. İnsanların bilinç altına Sünnilik Efendimizin yolu olarak değil de söz gelimi Türkler için kullanırken, İranlıların da Şii olduğu pompalanmaktadır. Bu bir bilinçaltı propagandasıdır ve etnik milliyetçilikten daha tehlikelidir.

Müslümanlar bu anlamda sünni değil, 'Ehli Sünnettir...' Ehli Sünnet de Şia gibi 'tarihidir' ve Şia gibi 'taraftar' olmak için değil, ondan ayrı ve Efendimizin (SAV) indirdiği dinin 'kabul edilen' yorumudur. Arada çoook 'derin fark' var yani...

1931 açıklamasını önceki hafta özellikle koydum. Zira üzerimizde hesabı olanların oyununu bozuyor. Ve buna çok fazla ihtiyacımız var. Nitekim Şii-Sünni ayrılığı tarihi kökleri nedeniyle çatışma potansiyeli barındırıyor. Böyle bir çatışmanın dinsel bir açıklaması olamayacağı gibi, siyasi bir getirisi de olmaz.

İran-Irak savaşını Irak başlatmış bile olsa (öyle olmuştur) İran tarafından sürdürülmüştür. Kan bir kez döküldü mü, herkes kana doyana kadar akmaya devam ediyor maalesef... O yüzden ana mesajım şudur ki; Saddam gibi zalim bile olsa, küfrün işgalinden daha ehvendir. Biz bugün İran'a yardımcı bile olsak her şey bitince İran bizi satacaktır. Buna göre politika geliştirdiğimizde ise sonradan çıkabilecek problemler yönetilebilir olacaktır. Bu yüzden diyorum ki; evet İran mezhebi olarak da politik olarak da yanlış yerdedir. Ama üç aşağı beş yukarı öngörebilirsiniz. Ancak bölgede ABD veya İsrail politikalarının hakimiyet sağlaması öngörülemez sonuçlar getirir. O yüzden, bölge üzerinde hesapları olanlara hiçbir şekilde alan açmamak gerekir (devamı var).