Nevzat Ağabey

Sevgili çocuklar,
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister. Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir cisim vererek;
"Oğlum" der, "Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor. En sonra da kuyumcuya göster. Ama hiç kimseye satmadan geri getir. Sadece onlardan aldığın fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.”
Öğrenci elindeki maden ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.
İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve dükkânın sahibi olduğunu tahmin ettiği yaşlıca adama sorar;
"Şunu alır mısınız? Alırsanız kaça alırsınız?"
Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra:
"Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk evde bununla oynasın" der.

BİLMEYEN DEĞER VEREMEZ
İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak bir beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir semerciye gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar,
"Bu” der. "Benim semerlere iyi süs olur. Bundan kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir temiz on liram var" der.
En son olarak bir kuyumcuya gider.
Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce yerinden fırlar.
"Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye hayretle bağırır ve hemen ilâve eder.
"Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar:
“Siz ne veriyorsunuz? "Kuyumcu;
"Ne istiyorsan veririm." Öğrenci;
"Hayır, veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar:
"Ne olur bunu bana sat. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim, bu taş için…"
Öğrenci, elindeki madenin bir emanet olduğunu ve satmaya yetkili olmadığını söyler.
 Ancak fiyat öğrenmesini istediklerini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker.



BİR BİLENE SORALIM
Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır. Böylesi
karışık düşünceler içinde geriye, hocasının yanına dönmeye başlar.

Bir tarafta elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler.
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Hocası delikanlımıza sorar:
"Bana karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"der. Öğrenci:
"Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık" diye cevap verir.
Bilge hoca öğrencisine çok kısa cevap verir:
"Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilen anlar ve “Her şey, o şeyin değerini bilenin yanında kıymetlidir."
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen ve onu fark eden kuyumcular mutlaka vardır.
Mesele o cismin kıymetini bilen kuyumcuyu bulmakta ve onunla anlaşmaktadır.
*Mücevher: Altın gibi çok kıymetli bir maden.