birinci dereceden beka meselesi dil meselesidir. Yedi düvel bağlamındaki terör örgütleri ve içerideki sinsi yapılanmalar, dilin yanında ikinci dereceden bir tehdittir. Dilin de kendi içinde bir önceliği vardır ve onlar aidiyet kavramlarıdır. Çünkü “hakiki vatan, hususen lisandır”; hakiki lisan, hususen aidiyet kavramlarıdır. Kavramlar motor, kelimeler aksesuardır. Kavramlar mesaj, kelimeler makyajdır. Aidiyet kavramlarını dikkate aldığımızda, ithal veya türedi kavramlar yüzünden Türkiye’nin motoru stop etmiştir. Yüz yıldır her gelen neslin öncekini aratması (sonun başlangıcı), paralel devlet ve paralel dinin hakiki sebebi, paralel dildir.
Gençliğe hitabede söylediği gibi, Necip Fazıl’a göre Türkiye’ye, yeni kurbağa dili hâkimdir. Kültürden İrfana kitabında söylediği gibi Cemil Meriç’e göre kaypak kavramların (tanım Meriç’e ait) hakkından gelinememiştir. Ramazan Demir’e göre joker Kavramlar Türkiye’yi esir almıştır. Üçünün toplamına “paralel dil” diyeceğiz. Bu türedi kavramların tam listesi çalışmamızda vardır ve ilk kez tarafımızdan tasnifi yapılmış, hakkından gelinmiştir. Batının malını, dövizini boykot edip, dilini boykot etmeyen, bindiği dalı kesendir. Paralel dil kullanan; mesela ‘kültür’ü hangi cümlede kullandığını söylesin; ona orada Türkçeden hangi kavramı katlettiğini söyleyeyim! Lisan katili, insan katilinden vahimdir. Söz, devlet ve millet katında yere düşüyorsa bunun altından kimse sağ çıkamaz.
Müktesebatında; “yeni kurbağa dili şudur ve biz bu dilden işte şöyle uzağız, Cemil Meriç’in dikkat çektiği kavramlar şu sebepten dolayı kaypak bir kavramdır veya değildir, joker kavramlara şu sebepten dolayı uzağım veya yakınım, kavramları şöyle tasnifledim, herkesin önünde mütalaaya hazırım” şeklinde açık, anlaşılır bir beyanı olmayan, Türkiye’nin varlık sebebi olan Türkçeyi (Türkiye’yi) halının altına süpürmüştür.
Küreselleşme çukurunda herkesin dili, tanımı, türedidir. Batıya her fırsatta, “sizin insan haklarından, evrensel değerlerden anladığınız bu mu?” demiyor muyuz? Anladıkları o; çünkü bu ve bütün ithal kavramlar hangi havzaya ait ise değer içeriği de o havzaya aittir. Tabela sahibi olup da, matbuatında, medyasında bu konuya yer açmayan; Türkiye’nin olmak ya da olmamak, küllerinden doğmak ya da doğmamak, sonun başlangıcını tersine çevirmek ya da çevirmemek tercihinde kayıtsız kalmıştır. Ayrıntısı çalışmamız ‘Joker Kavramlar’da ve Türkiye’nin önünde yapacağımız mütalaada saklıdır.
Türkiye’nin kâmus’u, tâpûsundan önce gelir. Dilden bir sonraki duraktır vatan. Batının kavramını kullanan, batının kılıcını çalar. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” İnsan ne ile yaşar? Kendine has aidiyet kavramları ve onların içerik değerine sahip çıkmakla yaşar. Devletin yaşaması; “kavramı yaşat ki, insan yaşasın!” ilkesine bağlıdır. Bu ilke yoksa12 Eylül, 15 Temmuz mevzilenmesi vardır. Vatandaş önce türedi tanımlarla birbirine karşı mevzileniyor. Son yüz yıllık tarihimiz; birbirine ve devlete karşı ithal kavramlarla ‘mevzilenen’ vatan evlatlarının hazin hikâyesidir. Bu mevzilenmeyi bitirmenin tek yolu, tabelalardan, devletin ve milletin müktesebatından ‘paralel dili’ silmekten geçer.
Paralel Dilin (Kültürün, Joker Kavramların) Üzerine Neden Çarpı Koymalıyız?
“Çünkü bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız, o sizi tanımlar hale gelir. Kavramlarınızı başkalarından alıyorsanız, kendi gerçekliğinizi başkalarının kavramları üzerine ifade ediyorsanız o sizin gerçekliğiniz değildir artık. Aslında kavramı ortaya koyan, gerçekliğe de sahip olur.” (Prof. İbrahim Kalın, Taşköprülü zade sempozyumu)
1. Ya devlet başa, ya kuzgun leşe! 2. Ya istiklal, ya ölüm! Bu iki hamle tarihte yapıldı. Türkiye, şu üçüncü hamleyi yapacak mı? 3. Ya Türkçe başa, ya paralel leşe! Tercihiniz?
Not: Bu bildirinin, yüz yıldır ilk kez yazıldığını söyleyebiliriz.