Ömer Çelik, 1996 civarında artık kendini ‘İslamcı’ diye tanımlayan gazetenin (Y.Ş.) arka sayfasında köşe yazarken ben de aynı gazetenin “düşünce günlüğü” sayfasında tam sayfa metinler yazdığım oldu. Sn. Çelik’in yazdıklarından aklımda kalan tek cümlesi: “Refah partili vekiller İngilizce öğrenecekler mi?” demişti… Cemal Süreyya’nın omzuna arkadaşı dürtükler; “şu adamı görüyor musun, tam dört dil biliyor” der. Cemal Süreyya o kişiyi tanımaktadır; o kişinin berbat bir Türkçesi vardır ve şair “bir de Türkçe bilseydi beş ederdi” der… Karamanoğlu Mehmet Bey “bundan böyle her yerde Türkçe konuşulsun” demiş… İki asırdır bütün dünyaya kültür, ideoloji, felsefe, tanrı, kadın/insan hakları gibi Frenk kavramları hükmediyor. Tek dünya devletinin bu kavramlarına itibar edenin (etmeyen yok), İngilizce veya beş dil bilmesinin, her yerde Türkçe konuşulmasının hiç kıymeti yoktur. Çünkü kavramlarını bilemeyenin, kendini hangi kimlikle temellendireceğini bilmesi imkânsızdır. Kimlik kaybı olan birisi için ise lisan bilmek sadece malumattır. Kavramlar bilinmediği için iyi dil bilmek kimliğe temel teşkil etmez. Türkçede önceliğin kavramlar ve fırtınaların kavramlar üzerinden koptuğunu bilmiyorsanız (bilen yok), söyledikleriniz boş laftır.
Türkçe biliyor olmanın delili nedir? Türkiye’de kimseden yardım almadan Türkçe konuşup alışveriş yapmak, Türkçe biliyor anlamına gelmez. Çünkü insan alışverişten ibaret değil, kimlikten ibarettir. Kimliğe ne ile atıf yapılırsa kişinin dini odur; ya da giderayak o olur. İslami kimlik, felsefi kimlik, Marksist kimlik, liberal/kültürel kimlik vs. say, onlarca. Cahil adam dersek, adamı cahillikle, yani bir şeye ne ile atıf yaparsak, o şeyi, o sıfatla temellendirmiş oluruz. Tıpkı bunun gibi; kimliğe ne ile atıf yapılırsa kişinin kimliği odur. Kültürel kimlik diyor Ahmet Davutoğlu ve niceleri. Kültür kavramını T. C. bile aklayamadı; Türkçe bilen varsa aklasın! Demek ki Türkçe bilen yok.
Tunuslu Gannuşi’nin “siyasal İslam’dan demokratik İslam’a geçiyoruz” rezaletine ve Kemalist İslam, Siyasal İslam, demokrasi şehidi, İslam devrimi gibi onlarca rezaletlere itiraz etmediğinize göre Türkçe bilmiyorsunuz demektir. “Ben o rezaletleri kabul etmiyorum” demek yetmez; gerekçeli bir şekilde yazı ile itiraz etmek esastır. Bir dili bilmek, kişinin midesini doyurur; o dil üzerinden dinini iptal eden sözlerin rezaletini ortaya sermek, dinini muhafaza eder. Dinini muhafaza edemeyenin dili sorulur mu? “Besmelesi düdük” olan futbolu dergisine kapak yapan İsmet Özel’in dili ne işe yarar?
Sana Türkçe dil ile ‘muhafazakâr’ denildiği zaman; bu tanımının Hac-78 ayetini iptal anlamına geldiğini izah edemediğin için Türkçe bilmiyorsun. Kişi hangi dil ile konuşuyorsa, o dil üzerinden Allah’ın ayetlerini iptal eden tanımlara sessiz kaldığı için hiçbir dil bilmiyor demektir. Yusuf İslam Müslüman oldu ama Graham Fuller’in “siyasal İslam” ifsadına cevap veremedi. “Dillerinizin ayrı olması Allah’ın ayetlerindendir.” (Rum-22) Bildiğin dil ile Allah’ın ayetlerinin hakkını veremiyorsan; Allah’ın dile, kelimeye, tanıma, isme ilişkin ayetleri sende karşılık bulmamış demektir. Nice ayetlerden mahrum kalmak İslami kimlikten mahrum kalmaktır. Kuran’ın, ‘Müslüman’ tanımı dışındaki (Hac-78) reddettiği (sağcı, nurcu, ülkücü, Süleymancı, mücadeleci, tabelacı, onlarca) bütün tanımları reddedemediğin için Türkçe bilmiyorsun. Her dil ve din; kavramlarından ibarettir.
Binalarınızdaki İngilizce isimlerin, al sancağın altındaki İngiliz bayrakları anlamına geldiğini izah edemediğiniz için siz Türkçe bilmiyorsunuz. ‘Şehit’ kavramının orijinalini kullanıyorsunuz ama Müslüman’a muhafazakâr veya (hâşâ) İslamcı, ümmete sivil toplum, İslam dini’ne “din kültürü ve A. B.” dediğiniz için siz hiçbir dil bilmiyorsunuz. Eski Türklerin Müslüman olmadan önce tengrisi, tanrısı, tanrıçası vardı. Kuran meallerinin hepsi Allah’a tanrı dediği için yine eskiye, fabrika ayarlarına dönüldü demektir. Allah’ın dinini iptal eden Latince kavramlara, Allah’ın dili ile yazılı itirazınız yoksa yaptığınız bütün teknoloji, imar, ulaşım, gıda yardımı yok hükmündedir. İslami kavram merkezli bir Türkçe savunusu yapamayanlar Latince kavramların/Latinlerin bekçisidir. Dünyanın dört yanından gelen tam çıplak turistler Evlâd-ı Fatihan’ın elinden içki hizmeti alıyorlar. İngilizce öğrenirse daha itaatkâr hizmet eder. Turisti, doları, göçmeni, devşirmeyi, uyduruk dili yaşat ki devlet yaşasın!