YAHUDİLER... (KÜRESEL HAYDUT)

Abone Ol




İslam'ın yayılmasında Yahudilerin ilginç bir rolü olmuştur Efendimiz zamanında... Malum; o dönemde Medine’de Yahudi kabileleri de yerleşikti. Yahudiler kendi kaynaklarından son peygamberin Medine’ye hicret edeceğini öğrenmişlerdi. Medine’ye yerleşmelerinin nedeni de esasen bu idi. Bu bilgiyi onlardan oradaki Arap kabileler de öğrenmişlerdi. Zira Yahudiler sürekli, kendi içlerinden bir peygamber geleceğini ve bu peygamberin önderliğinde Arapları alt edeceklerini söylüyorlardı. Bu peygamber geldi gerçekten, ama Yahudilerin içinden değildi... Medineli kabiler bu bilginin de etkisiyle hızlı bir şekilde Müslüman oldular ve Efendimizi şehirlerine davet ettiler. Yahudiler de ‘O’nun gerçekten bir peygamber olduğunu bildikleri halde kendilerinden olmadığı için dinine girmediler ve süreç içerisinde helak olup gittiler. Yahudilik öylesine katı bir ırkçılık ki; yüzlerce yıldır bekledikleri peygamber geldiği halde, kendi soylarından olmaması nedeniyle, çok az bir kısmı hariç, helak olmayı tercih ettiler. Konumuz olmamakla birlikte FETÖ süreci için de geçerli bu durum. Zira pek çoğu için ideolojileri dinlerinin önüne geçmiş durumda…



Şimdi gelelim küresel hayduta… Bakınız güncel konu şu; ABD’nin başını çektiği ve dünyada Türkiye’ye kendi adlarına rol vermek isteyen derin dünya; bu rolü zenginlik ve refah karşılığı vermek istediler. Birleşik Arap Emirlikleri ya da Suudi Amerika, pardon Arabistan’a verdikleri rol gibi… Tetikçilik yani… Böylesine özel bilginin tarafımca ispatı mümkün değil elbette… Ama basiret, feraset, vizyon, misyon gibi kavramların ne anlama geldiği hususunu da mercek altına almak gerek; konuyu tam kavrayabilmek için… Ayrıca da hadiseleri eğer bir keskin nişancı hassasiyeti ve soğukkanlılığı ile değerlendirirseniz, puzzle’ın parçalarının birer birer yerine oturduğunu görürsünüz… Karmaşık bir puzzle’ın tamamlanması ya da, ben bilmem ama, satrançtaki birkaç sonraki hamleyi görmek böyle değil midir… Ayrıca ABD’nin başını çektiği küresel haydut topluluğu kendisine hizmet karşılığı neden sizi beslemesin ki… Bir miktar da komplocu olmak durumundayız, zira bu kadar komplike bir dünyada sıradan insanların birincil kaynaklara ulaşması mümkün değil…



İşin esasında bütün zalimler zulümlerini tek başlarına değil, etrafındaki işbirlikçilerle birlikte yapar. Doğal olarak da bu işbirlikçiler hisseden pay alırlar. Türkiye’de son yıllarda yaşananlara biraz da bu pencereden bakmak gerekir kanaatimce... Bugün Birleşik Arap Emirliklerinde tecessüm ettiği gibi küresel haydutun tetikçisi olmak ama refah içerisinde yüzmek ya da bir bedel karşılığı egemen, özgür ve onurlu bir şekilde kendi dünyanı kurmak… Siz hangisini tercih ederdiniz… Türkiye kendisine yapılan teklifi reddetti ve ikincisini tercih etti.

Önümüzde iki adet seçenek var bir başka deyişle; Ya ellerimizi kaldırıp teslim olacağız ve eski düzen rötüşlenmiş bir şekilde devam edecek, ya da mücadele edip bedel ödeyerek 'onurlu' ve 'özgür' olacağız. 'Benim için bir önemi yok rahatım bozulmasın yeter,' diyorsanız köle olmaya razısınız demektir. Unutulmaması gereken şey; onurun da özgürlüğün de insana dair olduğudur, egemenliğin de devlete…



Aslında benzer bir süreç nisbi olarak mikro düzeyde FETÖ bağlantılı da yaşanmıştı Türkiye’de... Bilenler biliyordu, ama yüksek sesle dillendirmek fevkalade tehlikeli idi. O yüzden fısıltı halinde konuşulurdu. Rivayet; 1980’li yıllarda, bir başka deyişle görünüşte iktidar olunup muktedir olunamayan dönemlerde, ülkeye kontrgerilla ya da NATO’cu darbecilerin ‘muktedir’ oldukları dönemde; CIA yetkililerinin Türkiye’de bir işbirlikçi sivil toplum (siz buna cemaat de diyebilirsiniz) aradığı, görüşme talebinde bulunduğu yönündedir. Hatta durumdan haberdar olduğu halde ÖZAL’ın bir şey yapamadığı, ülkenin daha az zarar görmesi için güvendiği bazı cemaatlere teklif ettiği ancak red aldığı da yine aynı kaynaklardan gelen bilgidir. Kimi cemaat yetkilileri bunu kamuoyu ile paylaştı zaten; “bize teklif edildi reddettik, ama kabul edenler oldu” diye... Siz o kabul edenlerin kimler olduğunu, devlet içerisinde nasıl da palazlandıklarını, iktidarlara nasıl yamandıklarını, iktidarların onlarla nasıl da iyi geçindiklerini ve geçinmek zorunda hissettiklerini, bu güruhun darbelerden muhtıralardan nasıl sıyrıldıklarını beraber gördük son 30 yıldır.



Yahudilerden buralara sürüklendi konu yine…



Devam edeceğiz inş.