Afyonkarahisar’ın sevilen ve saygı duyulan bir memuru olan Ali Türk Keskin, 1957 yılında Malatya’ya tayini çıktığında, hayatında beklenmedik bir dönüm noktası yaşadı.

Afyonkarahisar’a olan derin bağlılığı ve memleketine duyduğu sevgi, onu bu tayine karşı büyük bir üzüntüye boğmuştu. Hem kişisel hayatında hem de iş hayatında, Afyonkarahisar’ın ona sunduğu her şeyle güçlü bir bağ kurmuştu. Bu tayinin onun için sadece coğrafi bir değişim değil, aynı zamanda ruhsal bir kayıp anlamına geliyordu.

Afyonkarahisar, onun için sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir kimlikti. Her sokağı, her köyü, her insanı; Ali Türk Keskin'in hayatına dokunmuş, ona yurt sevgisinin ne olduğunu öğretmişti. Bir insanın memleketine duyduğu bu bağlılık, bazen o kadar derin ve içten olur ki, ayrılık düşüncesi bile dayanılmaz gelir. İşte Ali Türk Keskin de o noktadaydı.

Tayininin çıktığını öğrenen Ali Türk Keskin, büyük bir hüzün içinde kalmıştı. Duygularını kontrol edememiş, bir çıkış yolu aramıştı. Bu büyük kayıptan duyduğu acıyı ve memleketine duyduğu sevgiyi ifade etmek için ne yapacağını düşündü. Kendisini tanıyanlar, onun derin duygularını ve güçlü ifade yeteneğini çok iyi biliyorlardı. Ali Türk Keskin, bir memurun sadece görevini yerine getirmekle kalmadığını, aynı zamanda toplumla güçlü bir bağ kuran bir insan olduğunu savunuyordu. Bu sebeple, içindeki bu büyük acıyı kelimelerle ifade etmek için kalemi eline alarak bir şiir yazmaya başladı.

O şiir, sadece duygusal bir iç döküş değildi, aynı zamanda bir başkaldırıydı. Bir memurun, rutin bir tayini değiştirmesi için kullandığı sıradışı bir yoldu. Ali Türk Keskin’in yazdığı bu şiir, hem devlete hem de tayin kararını veren yetkililere karşı adeta bir çağrıdır. Şiir, sadece memleket sevgisini dile getirmekle kalmaz, aynı zamanda bürokratik bir kararın, kişisel duygular ve insanlık açısından yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan güçlü bir mesajdı.

Yapay zekaya Afyonkarahisar'ı sorduk!.. Yapay zekaya Afyonkarahisar'ı sorduk!..

İşte o şiir:

 
KUSURA KALMA BEYİM BEN GİDEMEM AFYON'DAN

 Aç yatar, çıplak gezer, sırtımda taş taşırım,
Başıma bela yağsa sabreder alışırım,
Canıma kasteyleyen hasımla barışırım.
Yalnız bir şey yapamam, çıkarma hiç kafandan,
Kusura kalma beyim , ben gidemem Afyon'dan.

***

Çok severim Afyon'u, bundandır çektiklerim,
Kalbimi kandil yapar, başucunda beklerim,
Bu şehrin nimetiyle doludur iliklerim,
Bu hususta çekinmem, kasırgadan ,tufandan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Sağır'ını, kör'ünü, kel'ini, dilsiz'ini,
Babamın her eşyada göze çarpan izini,
Kınık'taki bağını, acımsı pekmezini,
Canımdan çok severim ayrılamam onlardan,
Kusura kalma beyim,ben gidemem Afyon'dan.

***

Ne kadar çok sevdiğim burada yaşamada.
Kafam, kalbim sayısız hatıra taşımada.
Her şey olurda, yalnız sevgi olmaz demode,
Çok kere yemek yedik hepimiz bir kazandan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Çocukluğum ,gençliğim, orta yaşım burada,
Hepsi de terü taze, hepsi de bir arada,
Kırk yıla bir göz attım, hiç hail yok arada,
Memnunum bu şehrin olgunundan, toyundan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Burada büyümüşüm, burada gelişmişim,
Burada gönül vermiş, burada sevmişim,
Burada çok şeyleri bir pula değişmişim,
Görüyorsun bağlıyım bu şehre dörtbir yandan
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Burada öğrendim ben ağlamayı, gülmeyi,
Burada zevk edindim dosta gönül vermeyi,
Nasıl terk ederim ben dostum Hasan Emre'yi,
Mümkün müdür ayrılmak bu kadar çok ihvandan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Anamı hatırlatır o canım Hacer Teyze,
Biz onlara giderdik, o da gelirdi bize,
Bana boncuk takardı, gelmesin diye göze,
Zemzem diye içerim bu diyarın suyundan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

****

İşte çocukluğumun şen İmaret avlusu,
İşte komşumuz Ahmet, işte yavuklusu,
Şu ağacın altında kuşa kurardık pusu,
Dedemin dedesi de geçermiş bu meydandan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

O canım matbaalar, mürettipler, patronlar,
Ufacık gazeteler, benim olan sütunlar,
Ben onları severim, onlar da beni anlar,
Nasıl ayrı kalırım, bu ruh veren füsundan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Dün hocamdı, bugün dost; çok hocalar tanırım,
Gün gelir el öperim, gün gelir nazlanırım,
Otuz yıl önce gibi onlara yaslanırım,
İsterseniz okurum, size ayet Kur'an'dan,
Kusura kalma beyim ,ben gidemem Afyon'dan.

***

Aşık Altıniğneyi, Kemani Yamener'i,
İki tek çekirdekle içtiğimiz günleri,
Nasıl terk ederim ben ' O rengarenk dünleri,
Kudretinden fazla şey istemeyin insandan,
Kusura kalma beyim, ben gidemem Afyon'dan.

***

Abbas ile Hüsen'i, meşhur helva yiyeni,
Lehimde konuşanı, aleyhimde diyeni,
Kale'yi, Devrane'yi, Şah Sultan Divani'yi,
Hepsini çok severim, inan ki hem taa candan,
Kusura kalma beyim ben gidemem Afyon'dan.

***

Bu şehrin kuzusunu, yılanını severim,
Sözünü, sohbetini, yalanını severim,
Bir şey dersem gülersin, hatta seni severim,
Rica ederim etme beni dinden imandan,
Kusura kalma beyim , ben gidemem Afyon'dan.

 Ali Türk KESKİN-1957

Editör: Birinci Editör