Gazlıgöl, Yaylabağ yolunda, büzülmüş iki büklüm,

Bir serenli kuyuyu, toz duman geçsin de gör,

Kalmış tek başına; garip, süklüm püklüm

Hele bir bahar gelsin, güneş açsın da gör.

Bilinmez ne zamandır durur orda kendince,

Eğrelti otları, dikenler sarmış alabildiğince,

Sarıçiçek, üstünde kelebek; birde gelincikle,

Çekirgeleri, otlar içinde kaybolsun da gör.

Görmedin, sen bizim köyün kuyularını hiç,

Şaşır! Nasıl bağlanmış, mimarı hangi bilgiç?

İnce hesap; çatal ayağı, kolları sırık, kovası ardıç,

Eğsin başını, zinciriyle derinlere insin de gör.

Uzun yoldan gelen atlı, bağladı başına yuları,

Kim bilir kaç çoban sürdü getirdi koyunları?

Hatıla dolarken, bembeyaz köpük olur suları,

Taşa taşıra, buz gibi yerlere dökülsün de gör.

Bir zamanlar kimler içti soğuk sularından,

Kova kova sevda döküldü, belki başından,

Keşke yıllarca kalabilseydin bozulmadan,

Hazin sonuna, yakından bakılsın da gör…

Mürşide OKLU AYHAN