Evliya Çelebi, hazine değerinde eser bıraktı .




Seyyah-ı âlem Evliya Çelebi, 1670 senesinin Kadir Gecesi ertesinde, yeni seyahatine hazırlanırken evine Sailî Çelebi gelir. Bu zat, “Hindistan ve Arabistan’a gidelim” diye teklifte bulunur. Bunun üzerine Hicaz’a gitmeye karar verirler.

Hazırlıklarını tamamlayıp Üsküdar’dan yola revan olurlar. Sırasıyla İznik ve İnegöl’ü geçerler. Kütahya’ya ulaşırlar. Evliya aslen Kütahyalı’dır. Kütahya’yı, oradaki evlerini ve akrabalarını etraflıca anlatır. Sonra Afyon’a geçerler. 350 sene öncesine ait Afyon ve Afyonlular hakkında yazdıkları bana hayli ilginç geldi. Okurlar ve bilhassa hemşerilerim de ilgilenir diye aktarıyorum:

AFYON KARAHİSAR ŞEHRİ

Karahisar Sahip derler. Osmanlı ülkesinde altı adet Karahisar vardır. Bu Anadolu Karahisarına Sancak beyi mutasarrıf olup iki tuğlu yer ihsan olunur. Paşasının hassı 240.299’dur. Seferde paşası hassa göre 1.000 adamla sefere eşer. Tımar ve zeamet erbabı 612’dir. Seferde cebecileriyle 3.000 asker olur. Kethüda yeri, yeniçeri serdarı, dizdarı, iki yüz kale neferi vardır. 120 parça köyü vardır. Uleması çoktur. Güzel giyinen zengin halkı vardır. Dokuz kazası vardır: (Merkez, Sandıklı, Sıçanlı, Şuhud, Cule ve iki kazada Barçınlar, Kıramık Çal) kazalarıdır. Kalesini Rum Kayseri yapmıştır. Sonra Selçuklu Sultanı Alâeddin Rum keferesi elinden fethetmiştir. Sonra Sultan Orhan Germiyanoğlu elinden almıştır.



Bu şehir gayet kalabalık, adam deryasıdır. Etrafı mamur köylerdir. Halkının yüz renkleri sarımtıraktır. Çünkü bu diyar afyon diyarıdır. Halkı da tiryakilerdir. Fakat havasının güzelliğinden tiryakilerine göre nane çöpü veya lades kemiği gibi adamlar değildir. Hepsi de münakaşacı kimselerdir. Halkı çuha, ferace, kontoşlar giyerler. Uleması ve âyanı samur ve sof giyerler. Halkı Mevlana muhibbidir. Kadınları beyaz car bürünürler. Hepsi de gayet edeplidirler. Kadınların da bazısı afyon tiryakisi olurlar. Bu yüzden tiryaki erkekler ekseriya kahvehanelerde yatıp evlerine gelmezler. Çünkü gelseler ikisi de tiryaki, ikisi de asabî… geçinemezler. Sokakları dardır. Araba girmez, atlı zor gezer. Halkı çok zekî tabiatlıdır. Bilginleri çoktur. Meselâ Abusî Çelebi aruzda emsalsizdir. Leccî Çelebi, Nevmî Çelebi, Şûmî Çelebi zarif kimselerdir. Mezî, Vaznî, Uzamî, Meşrebî Çelebiler şair çelebilerdir. Ama bilginlerine, Salih kişilerine, takva ve hâl ve sülül hacı kişilerine aşk olsun. Bu şehirde bir ruhaniyet vardır. İnsan bu şehre girince sanki kalp gözü açılır. Bağ ve bahçeleri, kuş sesleri cana rahat verir. Bilhassa cennet bahçeli Çatalbaş Paşa sarayı, Ali Kadı sarayı mamur saraylardır.

KARAHİSAR SAHİBİN ZİYARETGÂHLARI

Bu şehir içinde ve dışında binlerce ziyaretgâh vardır ama hakirin yüzümü sürdüklerim bunlardır: Evvela şehir dışında Kütahya yolu üzerinde Yahşi Baba, Bahşi Baba iki kardeş imişler. Selim Han huzurunda yemek yerken Selim Han’a ‘biz bu an gideriz’ deyip, o anda vefat ederler. Oraya gömülüp üzerlerine bir tekke yapılmış. Kendileri Horasan erenlerinden imiş. Hazreti Karaca Ahmet Sultan 660? Sultan Orhan devrinde vefat etmiştir. Şahrah Sultan Hatun, mezarlığın yolu üzerine gömülüdür. Sultan Alâeddin kızı Âsiye hatun, Hacılar Sultan, Settan Sultan, Yaranlar Sultan, Sısamık Abdurrahman Sultan, Konya yolu üzerinde Mevlana sülalesinden Devranî Çelebi, Merdümek Sultan, Hızırlık dağında Hazretî Hızır, Akşehirli Abdullah…

SANDIKLI KASABASI MENZİLİ

70 parça köyü vardır. Bu kaza sandık dolusu mallı, mahsullü kazadır. Şehir bağlı bahçeli bir sahradadır. 350 toprak örtülü evleri vardır. Üç mahalle, dört mihraptır. Bir camii, 40 adet leblebici dükkânları vardır. Gayet iri nohutları olur.” (Seyahatname, 13’ncü cilt, 53-57’nci sayfalar, Zuhurî Danışman Yayınevi, İstanbul, 1971)

 

İSMAİL HAKKI CENGİZ / MİLLİYET BLOG