Afyonhaber köşe yazarı, Eğitimci Yazar İdris Özek'in köşe yazısı: Orta Çağ Avrupasında Reform Hareketi ve beyin fırtınası çağrısı... İşte o yazı...

Martin Luther, 1483-1546 yıllarında yaşamış, Almanya doğumlu rahip, din adamı, 

Onun öğretileri, Orta Çağ'da Hristiyan Katolik kilisesinin egemenliğini sorgulamış ve Avrupa'da büyük bir dini, toplumsal ve kültürel dönüşüme yol açmıştır. Biz bu harekete ve devrime Reform diyoruz...

1517’li yıllarda Almanya’da Hristiyan dünyasını ve Avrupa kıtasını sarsan Reform (değişim) hareketini başlatan ve başarılı olan bir din adamı.

Avrupa Hristiyan dünyasında, Katolik yobazlara karşı başlattığı, kendisine göre gerçek Hristiyan ve kutsal kitap İncil’in öğretilerini ve Tanrı'nın sözüne dayalı bir din anlayışı önerdiği isyan hareketini başlatan bir din ve ilim adamı.

Luther’in, yobaz ve hurafeci Hristiyan anlayışına karşı başlattığı isyanı ve öğretileri, hızla Almanya’nın farklı bölgelerine yayıldı ve Avrupa kıtasında, hatta Hristiyan dünyasında geniş halk kitleleri tarafından desteklendi.

Avrupa, aslen ve temelde dinsel, ancak yan tarafta sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal anlamda bir reform hareketi, değişim devrimi yaşadı. Hem de 16. Yüzyılda, yani 500 yıl önce…

Avrupa’nın önünü açan Reform hareketinin sebeplerini incelediğimizde, devrimin temelinde, orta çağ Hristiyan Katolik Kilisesi'nin safsataları, batıl inanış ve yanlış uygulamalarını görmekteyiz.

Reform hareketinin en bilinen sebeplerinden biri, Katolik Kilisesi papazlarının insanlara sattığı Cennet garantili endüljans (Tanrı’nın affetme / tevbe) / günahları sıfırlama) belgesi satışı…

Katolik Papazların anlattığına göre, insanlar, bu belgeleri satın alarak, geçmişte işledikleri günahların affedileceğine ve cehennemden kurtulacaklarına inanıyorlardı. Bu yolla Papalık zengin bir mal varlığına kavuşuyor, insanlar sömürülüyordu.

Diğer bir etken, papazların Tanrı'nın temsilcisi olarak görülen rolüydü. Bazı Katolik uygulamalarında papaların Tanrı'nın yerini aldıkları, yani dini yetkilerini Tanrı'nın yerine koydukları düşünülüyordu. Bu, halkın dini inançlarını, çoğu zaman ticari veya siyasi çıkarlar doğrultusunda şekillendiren bir uygulamaya dönüşmüştü.

Katolikler, azizlere dua etme ve onların aracılığıyla Tanrı'ya yakınlaşma konusunda bir inanç sistemine sahipti. Azizlere tapınmak, onlardan şefaat dilemek yaygın bir uygulama halini almıştı.

Reform hareketinin liderleri, bu tür uygulamaların batıl inançlar olduğunu ve aslında doğrudan Tanrı'ya ibadet edilmesi gerektiğini savunmuşlardı. Bu inançlar, Hristiyanların doğrudan Tanrı ile ilişkiye girmesinin önünü tıkadığı düşünülmüştür.

Katolik Kilisesi'nin büyük toprak sahipliği, mal varlıkları ve zenginliği de Reformcular tarafından eleştirilmişti. Papalar, başpiskoposlar ve diğer kilise liderleri, inanılmaz derecede zenginleşmişlerdi. Bu durum, kilisenin dini öğretileri ile maddi çıkarlarının çeliştiği ve dinî inançları ticari bir araca dönüştürdüğü şeklinde görülüyordu

Reform hareketinin bir diğer önemli eleştirisi, Kutsal Kitap İncil'in halktan uzak tutulması idi. Katolik Kilisesi, halkın doğrudan Kutsal Kitap'a ulaşmasını engelliyor ve dini bilgileri, Kutsal kitap İncil’i yalnızca papazların aktarabileceğini, anlatabileceğini savunuyordu.

Reform hareketinin önderleri ise, Kutsal Kitap İncil’in halk arasında anlaşılabilir bir dilde (örneğin Luther'in Almanca çevirisi) olması gerektiğini savunmuşlardır. Bu, insanların kendi inançlarını sorgulamalarına ve daha özgür bir dini anlayışa sahip olmalarına olanak tanımak amacını taşımaktaydı.

Katolik Kilisesi, bazı efsanevi öğeler ve doğaüstü öğelere de yer veriyor, bu ögelere de doğa üstü değerler atfediyordu. Reformcu din adamlarına göre ise, mucizelere ve batıl inançlara dayalı bir Hristiyanlık, gerçek inançtan sapma anlamına geliyordu.

Luther ve diğer Reformcu din ve ilim adamları, Hristiyanlık inancında insanların kişisel bir bağ ile Tanrı ile doğrudan ilişki kurabileceklerini, mevcut Katolik yapının, çıkarları gereği buna engel olduğunu savunmuştur. Reformculara göre, reform devrimi, Hristiyanlıktaki batıl inançlardan arınmayı ve dinin daha sade, doğrudan bir formunu yaratmayı amaçlamış…

Hasılı…

Avrupa'da 16. Yüzyılda meydana gelen Reform hareketi, Hristiyan Katolik Kilisesinin dogmalarına karşı bir eleştiri olarak şekillenmiş ve batıl inançlara karşı çıkarak kutsal kitaba dayandırılan yeni ve farklı bir inanış geliştirilmiştir.

Reforma Hareketi, tüm bu yönleriyle sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel anlamda Avrupa kıtasının önünün açan, Avrupa devletlerinin yöneticilerinin elini rahatlatan ir evrim niteliğindedir. Reform hareketi, Hristiyan Avrupa halklarını dinlerinden koparmamış, aksine dinlerinin daha doğru anlamaları ve yaşamalarına vesile olmuştur.

İslam dünyası, Türkiye’deki dini oluşumlar, ve Avrupa kıtasında Reform hareketinin sebepleri, sonuçları, yaşananlar…

Bir çağrışım yapıyor mu?..

Beyin fırtınası yapar mısınız?…

[email protected]