Eşikten itildik çoktan. Hızla ilerliyoruz dijital (sayısal) çağın içinde. Telsiz, telefon, televizyon, cep telefonu, bilgisayar derken vardık nesnelerin internetine ve oradan da çoğaltılmış gerçekliğe, yapay zekaya, robotlara. Her nesneyi bir ve sıfır tanımlıyor. İnsan bir nesne değil elbette. İnsanı bir ve sıfırlara sığdırmaya çalışmak özünde insanı sıfırlamaktır. İnsanı sıfırlamaya (resetlemeye) ve yeniden başlatmaya insanlık 2.0 diyenler var. Bu robotlar için olabilir. Yapay zekayla da çalışsalar onlar yine de birer nesne. Çünkü insan sadece zekadan ibaret değil. Robotlar ise bir nesne. Robot katırlar üretilmiş mesela. Robot sivrisineklerin ve askerlin de üretildiği söyleniyor. Sanal ve nesne olan canlı, gerçek olanından fiziksel daha dayanıklı muhakkak. Üstelik acıkmıyor, susamıyor, uyumuyor, yaşlanmıyor, nefes almıyor ve ne yazık ki düşünmüyor, hissetmiyor, acımıyor, merhamet etmiyor. Tabi bir de en mühimi sadece efendisine sonsuz itaat duyuyor. Vicdan muhasebesi yok pişmanlık yok. Efendisi ise robotun kumandası kimdeyse o. Yani nesneler, robotlar sadece sahibine hizmet ediyor. “Teknoloji sahibine hizmet eder” diyor Abdullah Çiftçi. Sahibi/efendisi yapay zeka diyebilirsiniz. O zaman yapay zekanın kumanda odasında kim varsa efendi odur diyebiliriz. ŞİŞKO Trevanian’ın Şibumi isimli enfes kitabında yapay zeka bilgisayarının ismi. Dünyanın üzerinde olan biten ne varsa ŞİŞKO’da kayıtlı. ŞİŞKO dünyayı gözlüyor. Onun sahipleri çok güçlü, çünkü bilgi onlarda. Bu bilgiyle harekete geçirebilecekleri koskocaman bir güç ellerinin altında. Adı üzerinde “yapay zeka” yapılmış zeka. Bu zeka, algoritmasını, yazılımını oluşturan kadar kusursuz ve yine onun kadar kusurlu. Yani önünde sonunda onun yazılımını yazan kadar merhametli, olgun, üstün, ezeli ve ebedi. Ekmeğe, havaya, yönetime ortak olmayacak, “kaşık düşmanı değil dostu” bir hizmetliyi kim istemez? Dijital çağ şimdilik Şibumi, yani “ham hurmanın buruk tadı” vesselam.