Fransız çocuk ve ergen psikolojisi uzmanı Jeanne Siaud-Facchin ‘Üstün Zekâlı Çocuğa Yardım’ isimli kitabında, IQ testlerinde alınan yüksek puanın, tek başına "üstün zekal" ya da "özel yetenek" için yeterli olmadığını söylüyor.
“Üstün ve özel yetenekli birey" teriminin tanımına baktığımızda "Zekâ, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi veya akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek düzeyde başarı gösterdiği, alan ve konu uzmanları tarafından belirlenen bireyler" tanımlamasında da bunu görürüz.
Zaten, Jeanne Siaud-Facchin de ‘Üstün Zekâlı Çocuğa Yardım’da 130’un üzerinde IQ seviyesinin üstün zekâ tanısına kılavuzluk ettiğini ancak yalnızca bunun bir anlamının olmadığını söylüyor. Siaud-Facchin “Üstün zekâlı olmak, diğerlerinden daha zeki olmak demek değil, farklı düşünme biçimiyle hareket etmek demektir” saptamasında bulunuyor.
Üstün zekâlı olmak, farklı bir sistem içinde düşünmek ve özel bir zekâ biçimine sahip olmak demek.
Fransız çocuk ve ergen psikolojisi uzmanı Jeanne Siaud-Facchin‘Üstün Zekâlı Çocuğa Yardım’ isimli kitabında böyle söylüyor. Ardından çocukların genel özelliklerini sıralıyor.
Kitapta üstün zekâlı diye tabir edilen çocukların tanısından kişilik özelliklerine, duygusal durumlarından almaları gereken eğitim ve öğretim anlayışına kadar detaylıca anlatıyor. Peki kime üstün zekâlı deniyor, IQ ortalaması yüksek olan çocuklara mı? Siaud-Facchin IQ’nun kesinlikle başlı başına bir ölçüt olamayacağını dile getirerek şunları söylüyor:
“Üstün zekâlı çocuk, özel eyleme özelliklerinin yanı sıra, hissedilir ölçüde yüksek potansiyele sahip bir çocuktur. Ancak eksiksiz bir psikolojik değerlendirme, etkili ve nesnel bir şekilde bu çocukları belirmeye imkân verir.”
Facchin'in yaptığı bu saptamayı da, öğrenciyi (çocuğu) gözlem yoluyla en iyi anne-babalar ya da öğretmenler doğrulayacaktır.
Siaud-Facchin, üstün zekâlı çocukların belirlenme aşamasında geçerli kabul edilen zekâ testlerinde 130 civarında bir IQ düzeyinin dikkate alındığını ifade ediyor ki bu ülkemizde de aşağı yukarı bu şekilde uygulandığı için doğru bir tespit. Facchin, bunun aslında bir zekâ ölçüsü olmayacağını söylüyor.
Devam ediyor:
“Bu, bir çocuğun zihinsel işleyişini aynı yaştaki bir başka çocuğunkiyle karşılaştırmaya imkân veren bir zihinsel kapasite değerlendirmesidir. 130’un üzerinde bir IQ, tanıya kılavuzluk eden göstergedir. Sonuç tek başına bir anlam ifade etmez. Rakamsal veri yeterli değildir. Üstün zekâlı çocuk, kişiliğinin bütünü içinde düşünülmeli. Bu da zihinsel ve duygusal açılardan değerlendirme yapıldığında anlaşılır. Önemli olan nicel ölçü değil, nitel yandır.”
“Üstün zekâlı olmak, diğerlerinden daha zeki olmak demek değil” diyen Siaud-Facchin, şöyle devam ediyor: “Farklı düşünme biçimiyle ve akıl yürütme yapısıyla hareket etmek demektir.”
Ayrıca böyle çocukların analiz yeteneklerine, algılarına ve başkalarının duygusal durumunu şaşırtıcı ölçüde hissetme yeteneklerine dikkat çekmek gerekiyor.
Facchin, üstün zekâlı çocukların saptanması üzerine, akademik ve bilişsel özellikleri dışında şu davranışların da beklendiğini ve görüldüğünü belirtiyor:
* Aşırı duyarlılık: Tüm üstün zekâlı çocuklarda görülür. Aşırı duyarlılık, imkân verdiği çevreyi algılama keskinliğiyle bir artıdır ama aynı zamanda bir duygusal incinme ve acı kaynağıdır.
* Abartılı duygusal algı: Çevreye aşırı duyarlılık, abartılı duyusal algılamalardan ileri gelir. Siaud-Facchin, üstün zekâlı çocukların yüksek duyu kapasitesine sahip olduklarını belirtiyor.
* Görme: Şaşırtıcı bir keskinlikle görüyor ve pek çok ayrıntıyı fark ediyorlar. “Bunlar genellikle araştırıcı bakışları olan çocuklardır” diyen Siaud-Facchin, bakışlarının bazen rahatsız ettiğini söylüyor.
* Duyma: Hem çok geniş frekanstaki sesleri hem de aynı anda birçok sesi işitebiliyorlar.
* Koku: Çok sayıda kokuyu ayırt edebiliyorlar. Çevreyi algılarken koku alma kapasitesini kullanıyorlar.
* Tat: Birbirine yakın tatları ayırt edebiliyorlar. Üstün zekâlı bir çocuk, keskin tadı olan baharatlardan keyif alabiliyor.
* Dokunma: Fiziki teması seviyorlar. Diğerlerine dokunmak, nesnelere dokunmak, dünyayı algılamalarını tanımlayan bir bilgi kaynağı.
Çocuklarınızla 7 yaşına kadar oynayın, 15 yaşına kadar onlarla arkadaş olun, 15 yaşından sonra ise istişare edin. (Hz. Ali)
Çocukların karınlarını ve zihinlerini doyurduğumuz kadar ruhlarını da beslemeliyiz. (Michael Marshall)
Çocukların nasihatten çok, iyi örneğe ihtiyaçları vardır. (Joseph Jouberth)
Bir çocuğun, ilk öğrenmesi gereken ve en çok ihtiyacı olan şey; tahammül etmesini bilmektir. (Jean Jacques Rousseau)
Bu haftalık da bu kadar...
Kalın sağlıcakla...