Afyonkarahisar. Adı anılınca yüreğimizin kanatlandığı şehir. İki büyük kuruluşa sahne olmuş, yolları yollarla buluşturmuş, çok çetin çilelere, mücadelelere sahne olmuş, “Anadolu’nun Kilidi” bir güzel şehir…
Afyonkarahisar’a uzaktan bakıp da onu küçük bir şehir zannedebilirsiniz. Elbette nüfus yoğunluğu olarak pek çok büyükşehir gibi kalabalık değildir. Sade, samimi, içten bir dünyası vardır. Kültürü, folkloruyla göz kamaştırır. Kaymağı, sucuğu size karlı dağlar aştırır. Mermeri medeniyetin kapısı, termali şifa ocağıdır. Afyon Lisesi’ni ve o lisenin yetiştirdiği dünya çapında ünlüleri herkes biliyor artık. Emel’in şarkıları, Kubat’ın türküleri dillerde, gönüllerde…
Bir bakıyorsunuz Almanya’nın Hamm şehriyle kardeş olarak anılıyor adı. Bir bakıyorsunuz dünya motokros şampiyonasına ev sahipliği yapmasıyla heyecanlandırıyor sizi. Bir Anadolu şehri olmasına rağmen geleneksel caz festivalleri düzenleniyor. Afjet Afyonspor TFF 1. Ligde top koşturuyor. Tahincioğlu Basketbol süper liginde görüyoruz Afyon belediyesini.
Bütün bu başarılı faaliyetlerde emeği geçen herkesi ayrı ayrı kutlarken, sanırım en büyük teşekkürü belediye başkanı Burhanettin Çoban hak ediyor.
Bu girizgahtan sonra asıl benim ilgimi çeken çok daha önemli bir faaliyetlerinden bahsetmek istiyorum:
Elbette bunların hepsi çok önemli ama Afyon belediyesinin en çok takdir edilecek çabası kültür faaliyetleri ve yayınladığı kitaplar. Pek çok ciddi yayınevini kıskandıracak güzellikte kitaplar yayınlıyor. İşte bu kitaplardan birisi de “Behçetoğlu’ndan Karahisar Masalları.”
[1] Kitabı bize ulaştıran Kültür ve Sosyal İşler müdiresi Emel Sarlık’a teşekkür ederim.
Asıl teşekkürümüz rahmetli Muzaffer Görktan ağabeyin sevgili oğlu Mehmet Behiç Görktan’a. Çünkü o dedesinin ve babasının çalışmalarını günyüzüne çıkarmış. Gayreti ve kitapları kültürümüze kazandırdığı için Mehmet Behiç Görktan’a Afyonlular ne kadar teşekkür etse azdır. Yine kendisinin yayıma hazırladığı “Bir Şair Ailesinin Son Ferdi Şair Osman Çizmeciler” adlı hacimli, bir o kadar da zevkle okunan kitap hakkında da belki yazmak kısmet olur. Şimdilik duyurmakla yetinelim.
Masal deyip geçmeyelim. Masal anlatırken bütün aile bir arada olur. Konuşmayı öğreniriz, dinlemeyi öğreniriz. Soru sorma edebini belleriz. Kısacası toplumda nasıl hareket edeceğimizin küçük alıştırmalarıdır masal âlemleri. Adâb-ı Muaşaret kurallarının bir kısmı böylesi zamanlarda öğrenilmez mi? Kendi kültürümüze sahip çıkıp Zümrüd-ü Anka’yla birlikte kanat çırpmazsak yabancı kültürlerin tutsağı olup çaresizlik içinde kıvranacağız
Her masalda farklı bir konu ve farklı kahramanlar yer alabilir ancak masallarımızda hiç değişmeyen, son derece açık bir şekilde görülebilen bir özellik vardır ki, o da iyi ile kötünün, güzel ile çirkinin, haklı ile haksızın amansız mücadelesidir.
Masallarda cinler, periler, şeytanlar, büyücüler, devler, yedi başlı ejderhalar genellikle kötüyü ve kötülüğü simgeler. Asıl kahramanlar ise insanlardır. İnsanlar ve beraberindeki yardımcı unsurlar iyinin ve iyiliğin temsilcileridir. Bu iki taraf arasında sürüp giden mücadele her halükârda iyilerin kesin zaferi ile neticelenir. Aslında gerçek dünyada da durum pek farklı değildir.
Behçetoğlu Muzaffer Görktan’ın kitabında “Tüylüce”, “Fesleğen Güzeli”, Keloğlan İstanbul’da”, “Sözünde Duran Kız”, “Gülsaçan Kız”, “Kocaköylü Koca Mahmud”, “İki Kocalı kadın”, “Üç Yüz Altmış Kuşlar” ve “Ese Odun Dağında” isimli masallar yer alıyor. Belki bunların bir kısmını Afyon’un uzun kış gecelerinde dinlediniz çocukluğunuzda.
Masal denince ilk akla gelen isimlerden Eflatun Cem Güney’in Muzaffer Görktan’ın edebiyat öğretmeni olduğunu da belirtmiş olalım.
Yazımızı Gülsaçan Kız masalından hikmetli sözlerle bitirelim:
“Gün gün de kalmaz,
Bulamaç yemeyen ölmez
Sultan Süleyman’a kalmayan dünya
Elbet sana da kalmaz.”
[2] Behçetoğlu’ndan Karahisar Masalları kitabının gelecek kuşaklara bir armağan, milli kültürümüze de bir katkı sağlaması dileğiyle.
Hayrettin DURMUŞ
[1] Behçetoğlu’ndan Karahisar Masalları. Hazırlayan. Mehmet Behiç Görktan.
Afyonkarahisar Belediyesi, 2018. Kültür Yayınları yayın No. 50
[2] A.g.e. s.35