Okulların Kasım ayı ara tatilleri bitti. Öğrenciler yeniden okul yollarına düşecekler. Dinlenebilenler, kendini sorgulayabilenler, başarı programını yeniden gözden geçirenler için kısa molada bu fırsatı değerlendirmişlerdir umarım. Yeni bir heyecanla kaldıkları yerden devam…

Çocuklarımızın eğitimi mutlaka her şeyden daha önemli. Bu konuda ailelere büyük sorumluluk ve görevler düşüyor. Nasıl düşmesin? Son zamanlarda artan bireysel ve toplumsal şiddet olaylarına her gün bir yenisi ekleniyor. Gittikçe tırmanan bu şiddet olaylarının temelinde, çocukluk dönemlerinde yetiştirilme biçiminden çevrenin tutumuna kadar tüm değişkenlerin şiddetin meydana gelmesinde önemli rol oynuyor.

Şiddetin temelinde yatan nedenlerin başında ailelerin çocukları ile iletişimi, çocuklarını yetiştirme şekli geliyor. Medyanın şiddete özendirmesi, kültürel, siyasal, sosyal ve bireysel etkenlerin şiddetin üretilmesinde ve devam etmesinde belirleyici olduğunu söyleyebiliriz.

Ailelerin birbirlerine yönelik şiddet içeren davranışları varsa tartışmalarını çocuğunun önünde yapılmamasına özen gösterilmeli. Çocuk sürekli olarak çatışmalara maruz kaldıkça etkilenip ruhsal gelişmelerini olumsuz olarak tamamlamaktadır. Bu olumsuzluk derslerine odaklanmakta güçlük çekmekle, başarısız olmakla başlayıp sessiz içe dönük aileden uzaklaşan, şiddete meyilli birey olarak devam etmektedir.

Çocuklarımızla açık iletişim kurmaya çalışmalı, duygusal desteklerimizi sağlamalıyız. Anne baba olarak çocuğumuza olumlu rol model olma şiddetsiz problem çözme becerilerini öğretmeliyiz. Ama önce anne baba olarak bu becerileri kendimiz öğrenmeliyiz. Çocuklarımıza medya ve teknoloji kullanımını denetleyebilmeliyiz ve sınırlamalıyız. Ailelerle ilgili her şey devlet kontrolünde olmalı, uyuşturucu, kumar gibi kötü alışkanlıkların önüne geçilmeli.

Yapılan araştırmalarda gençler arasındaki şiddetin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz.(Aslında araştırmaya gerek yok, suçluların hareket ve rahat tavırlarından, boş vermişliklerinden, edep ve hayâ yoksunluklarından, nasıl bir ortamda yetiştikleri belli oluyor)

1.    Aile İçindeki İlişkiler ve Etkileşimleri:

Aile içi şiddet ve olumsuz rol modelleri,

İletişim eksikliği ve duygusal ihmal,

Aşırı baskıcı ya da aşırı serbest ebeveynlik hareketleri.

2.    Sosyal ve Ekonomik Etkenler  

Yoksulluk ve ekonomik eşitsizlik,

İşsizlik ve gelecek kaygısı,

Sosyal dışlanma ve ayrımcılık.

3.    Medya ve Teknoloji Etkisi;

Şiddet içerikli medya ve video oyunlarına aşırı maruz kalma, bağımlılık derecesinde alışma.

Sosyal medyanın olumsuz etkileri ve siber zorbalık,

Gerçek hayattan kopukluk ve empati eksikliği.

4.    Eğitim Sistemi ve Okul Ortamı;

Akademik baskı ve stres,

Akran zorbalığı ve dışlanma,

Okullarda yetersiz rehberlik ve destek hizmetleri.

Bu şiddet olaylarının önüne geçmek için öncelikle ailelerin, anne ve babaların daha çocuk sahibi olmadan iyi bir ebeveyn olabilmesi için donanımlı yetiştirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Hatta evlenmeye karar veren çiftlerin ciddi bir şekilde özel eğitimler verilerek evliliğe hazırlanmaları sağlanmalı. Nasıl sürücü olmak için ehliyet almak zorunlu ise;  evleneceklere de evlenme cüzdanı vermeden gerekirse sınava tabi tutulmalı. Bunun için okullarda aile ilişkilerini işleyen dersler verilmeli.

Yuva kuran gençler aile olmanın bilincinde ve sorumluluğunda bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmalı ve en iyi şekilde çocuklarını yetiştirmeye çalışmalı. Anne baba olmak zor. Ahlaki, dürüst, maneviyatı güçlü çocuklara sahip olabilmek önemli.  “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra” sorumsuzluğundan kurtulup kaliteli bireyler yetiştirmenin bilincinde olmalı aile. Ne yazık ki çoğu evli gençler tesadüfen çocuklarını yetiştiriyor. 

Diğer yandan devlet, aileleri ele alan düzenlemelerle fiziksel, ruhsal, bedenen sağlıklı aileler yetiştirilmeye katkıda bulunmalı. Şimdi diyeceksiniz ki “her şeyi devletten beklememeli.” Bekliyoruz çünkü bireyler tek başına hakkından gelemiyor. Ne aile olmayı becerebiliyorlar, ne anne baba olmayı.  Bunun için toplumun temel taşı olan ailelere gerekli destek verilebilmesi için devletimizin en önemli görevi olarak bütçesindeki en büyük payı ailelere ayırmalı.

Her ailenin Aile Hekimliği olduğu gibi; aile içerisinde bireylerin birbiriyle iletişimleri, aile sistemi, özgüvenleri ve toplumsal bağları kapsamında aile içi iletişimin daha sağlıklı olması amacıyla gerçekleştirilen danışma yöntemini sunan aile psikoloğu olmalıdır. Aile yapılarının, rollerinin, işlevlerinin, ilişkilerinin, değişimlerinin ve etkileşimlerinin incelendiği sosyolojik bir disiplin olan Aile Sosyologları yer almalı.  Devlet tarafından yapılan sosyal yardımlar daha da genişletilerek herkese ulaşabilmeli.    Aileler her türlü dertleri ve sorunları ile yalnız bırakılmamalı. Aile destek programları ve danışmanlık hizmetleri yaygınlaştırılarak geleceğe güvenle bakabilen bireyler yetiştirilmeli.