Her zaman deriz, “Allah kimseyi hastanelere düşürmesin, hastanelerin yokluğunu da göstermesin.” Sağlıklı yaşamak her şeyden önemlidir mutlaka. İnsanlar hastalandıkları zaman çareyi hastanelerde, doktorlarda arar.
Bu arayış; insanlığın var oluş tarihinden, antik çağdan itibaren devam etmiştir. Sağlığın hayatın bir parçası olduğu ve insanların sağlıklarına kavuşma ve koruma adına birçok dini görüş ve inançların da etkisiyle tıbbı yorumlayarak sağlık amaçlı yapılar inşa ettikleri bilinmektedir. Yapılan arkeolojik bulgular ve tarihsel araştırmalar MÖ.5. yüzyıldan itibaren Asklepios adına yapılan etrafı hastane odaları ile çevrili revaklı avlulardan oluşan sağlık yapılarının ilk örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk hastane diyebileceğimiz binalarda hastalar şifalı otlarla, ruhsal telkinlerle, müzikle, çamurlu su banyolarıyla tedavi edilmeye çalışılmış genellikle psikoterapi, hidroterapi ve fizik tedavi yöntemleri uygulanmıştır. Antik çağın en önemli sağlık merkezi Anadolu’da İzmir Bergama Asklepion’udur. Burada dönemin ünlü hekimlerinin yetiştiği bir tıp okulu ve dünyanın ilk psikiyatri hastanesi olarak tarihe geçmiştir.
İlerleyen zaman içerisinde tıpta ve tedavi biçimindeki değişimler Anadolu sağlık yapılarının da değişmesine neden olmuştur. Selçuklu ve Osmanlı döneminde genellikle devletteki üst düzey kişilerce kurulan vakıflar tarafından gelirleri sağlanan hastaların zengin, fakir, din, ırk ayrımı yapmaksızın tedavi edildiği şifahane, bimaristan, Bimarhane, darüşşifa gibi isimler altında hem halka sağlık hizmeti veren hem de hekim yetiştiren sağlık yapıları inşa edilmiştir.
Afyonkarahisar’da Karacaahmet Sultan, Seyyid Hasan Basri Hazretleri, Yargeldi Sultan, Hayran Balı Sultan gibi hekimler dergâhlarında hastalara şifa dağıtmışlardır. Anadolu’nun ayakta kalan en eski şifahanesi olarak bilinen Kayseri’de Gevher Nesibe Şifahanesi zamanının tıp fakültesi derecesindeki tıp medresesi ve hastanesini bir arada bulundurmasıyla dünyada ilk olma özelliği taşıyor.
Ünlü Türk hekimlerimizden bazıları; İbn-i Sina, Akşemsettin, Farabi, Ali Bin Abbas, Şerafettin Sabuncuoğlu, Hasan Mazhar Paşa, Aziz Sancar, Gazi Yaşargil, Mehmet Öz kendi dallarında çalışmalarda bulunmuşlardır.
.Günümüzde yaygınlaşan özel ve devlet hastaneleri hastalarına şifa dağıtmaya devam ediyor. Anayasanın, “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. Maddesinde ise bu hakkın “sağlıklı ve dengeli bir çevre genişletildiğini görüyoruz. İfade şöyle, ”Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi genişletmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir. Devlet herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, iş birliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.” Dikkat edilirse bu ifadeler aslında yaşama hakkından daha öte bir anlam taşımaktadır. Herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak amacıyla sağlık hizmet sunumuna değinmektedir.
Bizlerde her ne kadar hasta olmayı istemesek te, sağlığımız bozulunca hastanelere, doktorlara muhtaç oluyoruz. “İyi ki varlar” diye dua ediyoruz. Son birkaç hafta içinde Afyonkarahisar Devlet hastanesinin ve “Mavi Hastane” diye bilinen Afsü Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezinin Acil Servisinde bulundum. Acil Servisler gece gündüz gelen hastaların yardımına koşuyor.
Geniş bir bölümün ortasında oluşturulmuş masalar, bilgisayarlar doktorlar, çevresinde hasta yakınları ya da hastalar her zaman kalabalık içerisinde. Hasta başvuruları, buna bağlı bekleme süreleri, koşuşturma, tedirginlik, zaman zaman kargaşa, mutluluk, tükenmişlik, kızgınlık, hiddet… Kısaca hastanede aklınıza gelebilecek her şeyin her an doruklarda yaşandığı/yaşanabileceği yerin adı Acil Servis.
Hiç boş kaldığını görmedim. Bilgisayarlar devamlı açık, doktorlar asistanlar, hemşireler, personelleri devamlı koşuşturma halinde. Herkes elindeki kâğıtları doktora gösterme çabasında. Nöbetçilerin ilerleyen saatlerde; yüzlerinde yorgunluk, sabır, uykusuzluk ve işine odaklanabilme içgüdüsüyle hastalarını iyileştirme, acısını dindirmek için uğraştıklarını gördüm. Doktorluğun zor bir meslek olduğunu biliyordum. Hasta yakını olarak bu kadar yakından görme fırsatım olmamıştı.
Acil Servise gelenler, doktorların yüz ifadesinde umut arıyorlar. Doktorların iki dudağı arasından çıkacak sözlerin hep olumlu olmasını bekliyor. Ölümle sonuçlanacak bir durumu kimse kabullenmek istemiyor. Güvenlik görevlileri taşkınlık yapanları önlemek için uğraşıyorlar. Jandarma ya da polislere kelepçelenmiş suç zanlıları giriyor, çıkıyor. Feryat figan içinde gelen hastalar, bir süre sonra perdelerle ayrılmış hücrelerde, sakinleşip sedyelerde uzanırken yeni hastalar ambulansların acı siren sesleriyle acil servise giriyorlardı.
Sabah değişim yapılıyor, doktorlar, asistanlar, hemşireler, personel daha dinç göreve başlıyorlardı. Temizlik görevlileri sabah saatlerinde temizlik araçları ile ortalığı temizliyor, paspaslıyor. Geceden, belki de bir gün öncesinden dolup taşan çöp kutuları boşaltılıyor. Bir şey dikkatimi çekti. Akşamdan sonda takılı bir hastanın delik sondasından yere akan sıvılar göletlenmiş bir biçimde sabaha kadar durdu, kurudu. Kimse gelip te temizlemedi. Sabah gelen görevli paspaslayıp aynı paspasla bütün Acil servisin tabanını sildi. Dolayısı ile mikropları bütün alana yayıldığını düşünüyorum. Bence temizlik konusunda biraz daha hassas olmak gerekiyor.
Özellikle tuvaletlerine özen gösterilmeli. Ellerimizi yıkadığımız lavabolardaki çeşmelerin bazıları bozuk, klozetlerin sifonu durmadan boşa akıyor. Lavaboların üstündeki aynalarda “Suyu tasarruflu kullanınız” diye yazan ilanlar göstermelik gibi kalmış. Tuvaleti kullanan halkımız da boş vermişlik içinde kirli bırakıyorlar. Tuvalet kâğıtları yerlere almış, sıvı sabun ve tuvalet kâğıdı çoktan bitmiş, görevliler kontrol etmemiş görünüyor. Genelde başka şehirlerdeki Devlet Hastanelerinin tuvaletleri de bu görünümde. Özel Hastanelerin bu konuya daha titiz yaklaştığını düşünüyorum.
Hastanelerimiz, insanları sağlığına kavuşturmakla kalmıyor, yeni doğan bebeklerle aileleri mutlu ediyor. Hasta yatan bütün hastalara şifalar diliyorum. İyi ki hastanelerimiz doktorlarımız var.