Türkiye’de üstün yeteneklilerin eğitimiyle ilgili şu ana kadar birçok araştırma yapıldı, toplantılar, çalıştaylar yapıldı, çözüm önerileri sunuldu. Zaman zaman biz de elimizden geldiğince bir şey yazmaya çalışıyor, konuyu hiç olmazsa yerelde de olsa gündeme getirmeye çalışıyoruz.
Eğitim ve teknoloji, yeni dünya düzeninde tüm ülkeler için stratejik ve hayati bir konu.
Hele hele üstün yeteneklilerin eğitimi ve onların ülkeye-topluma-bilim dünyasına kazandırılması olayı, belki genel eğitimden çok daha önemli bir konu, daha çok yatırım yapılması, kaynak ayrılması gereken bir alan...
Geçtiğimiz yazıda, Dünya’nın bu konuda ilerleme kaydetmiş ülkelerinden farklı uygulamaları ve örnekleri sizlerle paylaşmıştım. Üstün yeteneklilerin eğitimini “stratejik ve hayati” gören ve bu konuda öne çıkan İsrail, Rusya, İngiltere, Almanya, Japonya’dan gördüğüm farklı uygulamaları yazmıştım.
“Üstün yetenekli çocuklarımızın eğitimi…”
Ülkemiz, milletimiz ve geleceğimiz için hayati ve stratejik bir konu olmakla birlikte daha fazla kaynak ayırmamız, daha çok yatırım yapmamız gereken bir alan...
Hele hele, ülke olarak, devlet olarak “milli ve yerli teknoloji hamlesi” başlattığımız ve başarılı olduğumuz bir stratejik olayda, bu ülkenin üstün ve özel yetenekli (üstün zekalı) çocuklarını değerlendirmek, sisteme kazandırmak, onları başka yerlere kaptırmamak; hayati önlemler alınması gereken bir konu.
Üstün zekalı çocuklarımızın eğitimi, milli ve yerli teknoloji hamlemiz çerçevesinde sisteme kazandırılması adına somut bir öneri sunmaya çalışacağım.
Türkiye’de 5 milyon ilkokul, 5 milyon ortaokul öğrencisi var. Normal şartlar altında, üstün zekalı kategorisine girmenin ölçüsü yüzde 1-2’lik dilim olarak kabul edilir. Yüzde 1 olarak düşünüldüğünde ülkemizde 50 bin ilkokul, 50 bin ortaokul çocuğumuzun üstün yetenekli olarak değerlendirebiliriz. Yüzdelik dilimi 2 olarak düşündüğümüzde bu sayı 100’er bin…
Türkiye’de bu çocuklara Bilim ve Sanat Merkezleri ile ulaşılmaya çalışılıyor ve bu çocuklar kendi okulları dışındaki zamanlarda Bilsemlerde hangi alanlarda özel yetenekliyse o alanda eğitim görüyor.
Şimdi…
Yüzde 1-2’lik çocuklarımızı, Bilsemlerde, Fen Liselerinde, sonrasında büyük oranda isim yapmış üniversitelerin tıp fakültelerinde değerlendiriyoruz da…
Yazılım, mühendislik, bilişim, edebiyat, güzel sanatlar vb. alanlarda binde 1’e, onbinde 1’e, hatta yüzbinde 1’e giren deha seviyesinde çocuklarımıza ne yapabiliyoruz. Yoksa, ülke genelinde, zeka puanı olarak 100 binde 2’ye giren “deha” derecesinde görebileceğimiz 100 ortaokul, 100 lise öğrencimize nasıl sahip çıkıyoruz acaba?
Ya da, 100 binde 2’ye, 3’e giren bu çocuklar eğitim sistemimiz içinde çevre, aile, sistem, sosyal ve ekonomik koşullar vb. baskılarla “geleceği garanti görülen” meslekler ve onların ünlü fakültelerinde kaybolup gidiyor mu?
Buradan , “yerli ve milli teknoloji hamlemizin” merkezinde olan kurumlarımıza, Milli Eğitim Bakanlığımıza bir çağrıda ve öneride bulunmak istiyorum…
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. (TUSAŞ), Baykar Teknoloji, Aselsan, Havelsan, Milli Teknoloji Genel Müdürlüğü, Tübitak ve ana bileşen Milli Eğitim Bakanlığı olarak; (ilkokul 4. sınıfta olabilir) hiçbir okul, sınıf ve öğrenciyi atlamadan, pas geçmeden zeka puanı olarak 100 binde 2-3’lük dilime giren, ortaokul seviyesine geçen çocuklarımızı tespit edelim, onlara ulaşalım, bu çocuklarımızın “geleceği garanti meslekler” adı altında sistem içinde öğütülmesine izin vermeyelim, “deha” derecesindeki bu çocuklarımızdan “milli ve yerli teknoloji hamlemiz” çerçevesinde, milli teknoloji hamlemizin paydaş kurumları bünyesinde ve destekleriyle açılacak eğitim kurumları bünyesinde, sonrasında bu kurumlar bünyesinde istihdam edilecek şekilde (yetenek ve ilgileri de dikkate alınarak) istifade edelim.
Tekrar ediyorum:
“Deha derecesindeki üstün zekalı çocuklarımızın eğitimi ve bu çocukların üstün ve özel oldukları alanlarda sisteme kazandırılması, ülkemiz ve geleceğimiz için stratejik ve hayati bir konudur ve gereği daha fazla özenle, dikkatle yapılmalıdır…”
Sağlıklı günler dilerim...
İDRİS ÖZEK
[email protected]