Aamir Khan, hem 3 İdiot hem de Her Çocuk Özeldir filmlerinde, rolünü “Yeteneğin ne ise onun yolundan devam et. Kendini diğerleri için feda etme” yargısı üzerine kuruyor, bu mesajı güçlü bir şekilde veriyor çocuklara, öğrencilere ve anne-babalara.
“Çocuklar hangi alanda yetenekliyse, hangi alana ilgi duyuyorsa önlerini açın, bırakın o alanda kendilerini geliştirsinler, o alanda kendilerini gerçekleştirsinler.” diyor açıkça.
Ursula Le Guin “Hayal gücünün (yeteneğin) bastırılabileceğinden emin değilim. Eğer çocuktaki hayal gücünün (yeteneğin) kökünü gerçekten kazıyabilirseniz o çocuk büyüyünce patates olur.” diyor.
Her çocuk özeldir, her çocuk dâhidir aslında. Ya da her çocuğun, bir dahilik alanı, bir ilgi alanı, bir yetenek alanı, başardığı, becerdiği, iyi yaptığı bir şey vardır mutlaka.
Mera Jahan, bir Aami Khan yapımı olan Her Çocuk Özeldir filminde de geçen My World isimli şarkısında “A little sweet, a little sour, A little close, not too far, All I need, all I need, All I need is to be free” dizelerinde; eğitim sistemi içinde ailesi, okulu ve öğretmenleri tarafından ezilen 3. Sınıf öğrencisi İshaan’nın “Biraz tatlı, biraz ekşi, biraz yakın, biraz uzak, tek isteğim özgür olmak” diyerek isyanını dile getiriyor aslında.
”Bilgi 5 harflidir, 5’te 4’ü ilgidir” der bilge bir insan…
Çocuklarımızın, öğrencilerimizin, evlatlarımızın herhangi bir problemi ortaya çıktığında, onu eleştirmek, yanlışlarını göstermek ve başarısız damgası yapıştırmak onlar için olumlu ve faydalı sonuçlar doğuruyor mu acaba?..
Yoksa, çocukların sorunlarının kaynağına ulaşıp, özel ilgi gösterildiğinde başarı kendiliğinden mi gelir?
Her çocuk, her öğrenci aynı hamurdan, aynı kalıptan çıkmadı. Her çocuk eşit seviyede, eşit hızda öğrenemez. Yavaş öğrenen bir çocuğun zekası da yavaş değildir. Çocukların içindeki cevheri ortaya çıkarmak bir sanat işidir. Bu sanatı icra edecek ise öğretmenlerdir, ilgili anne-babalardır.
Her Çocuktur Özeldir filminin ana karakteri ilkokulu 3. Sınıf öğrencisi Ishaan ”harfler dans ediyor” dediğinde ve benzer durumlarla karşılaştığımızda alay etmek, tepki göstermek, bağırmak çağırmak yerine çocukların neden böyle düşündüğünü irdelememiz gerekiyor.
Yatılı okulun müdürü, kendi okuluna babası tarafından, uyumsuzluğu(!) ve başarısızlığı(!) nedeniyle “adam” olması için getirilip kendisine teslim edilen İshaan’a “Baban çok inatçı olduğunu söyledi. Bir şeyi açıklığa kavuşturalım. Biz burada bir kurala bağlı yaşarız: Disiplin. Merak etmeyin Bay Awasthi (İshaan’ın babası). Biz bir sürü yabani atı evcilleştirdik burada.”
İshaan hızla “evcilleşiyor”. Kâbuslar, ağlama nöbetleri, halüsinasyonlar, derin suskunluklara uzanan travma yolculuğu… Ve “patates”e döndürülmek üzere olan bir çocuk.
Bu sürecin sonunda İshaan’ın yenilgiyi tamamen kabullendiği sırada birden hayatının akışını değiştiren bir şey oluyor.
Aslında özel eğitim ihtiyacı olan öğrenciler ile çalışan Nikumbh (Aamir Kahn) geçici olarak İshaan’ın okulunda görev yapmaya başlıyor. Özel eğitimli bireyler ile çalışmasından edindiği tecrübeler ve kendisinin de disleksi olması nedeniyle çok geçmeden İshaan’ın gerçek sorununun disleksi olduğunu anlıyor ve onunla özel olarak ilgilenmeye başlıyor. Bir taraftan disleksi konusunda ailesini ve okul yönetimini bilgilendiriyor. Bir taraftan da İshaan’a bu dünyada yalnız olmadığını hissettiriyor. Somut örneklerle onun yaşadığı sorunları yaşayan birçok başarılı insan olduğunu anlatıyor. Yıkılan özgüvenini çok yetenekli olduğu resim ile iyileştirmesi için ona fırsat tanıyor. Böylece Nikumbh bize her çocuğun özel olduğunun bir kez daha kanıtlıyor.
Akademik başarı, puan ve sınav odaklı, belki de öğretmenlerin, anne ve babaların ve toplumun da büyük ölçüde kabullendiği, kanıksadığı, normalleştirdiği bir sistemde; bilimden, sanattan, edebiyattan, müzikten, spordan, beceriden, gerçek hayattan uzak bir nesil yetiştirmeye çalışıyoruz
Albert Einstein ”Öğretmenlerim, aklımın hızlı çalışmadığını, zekamın geri olduğunu, sonsuza dek asosyal olarak boş rüyalarımın peşinde koşacağımı söylüyorlardı” diyor.
Biz eğitimciler, okul idarecileri, anne-babalar, aileler olarak disiplin oluşturmanın, kurallar koymanın, kırmızı çizgiler çizmenin her zaman işe yaradığını, öğrenmeyi bu şekilde aktardığımızı düşünürüz ancak yanılıyoruz. Elbette ki, kuralsız, disiplinsiz, görevsiz, ödevsiz, dönütsüz, olumlu-olumsuz değerlendirme-denetleme yapmadan eğitim olmaz, olmayacak ama “her zaman bu tedbirler işe yaramayabilir…”
Eğitimciler olarak, aileler olarak, okullar olarak; imkanlar dahilinde her bir çocukla özel olarak ilgilenmeli, yetenek ve ilgilerini tespit etmeli, her bir çocuğu özel olarak değerlendirmeli ve hepsinde önemlisi yaptığımız işi sevgi ve özveri ile yapmalıyız. Unutmayalım ki, bu dünyayı hem bedenen, hem ruhen sağlıklı ve özgür ortamlarda yetişen çocuklar, gelecek nesiller kurtaracak.
Geliniz, Her Çocuk Özeldir filmindeki “İshaan’ın sözlerinden (“harfler dans ediyor”) , hayallerinden ( matematik sınavında yaşadıkları) ya da öğretmen kontrolünden geçen defterlerinden (kırmızı kalemli düzeltmeler)” benzer örneklerden, çocuklarımızın, öğrencilerimizin, evlatlarımızın özel ihtiyaçları, değişik duygu ve düşünceleri, farklı ilgi ve yetenekleri olabileceklerini anlayalım, hissedelim…
Onlarla iletişim kuralım; onlara, yeteneklerini geliştirebilmeleri için özgür ve uygun ortamlar sunalım, onları anlayalım ve yalnızlığa terk etmeyelim,
Unutmayalım, “her çocuk özeldir…”
[email protected]