Bu dünyada hem garibiz, hem yolcuyuz. Garibiz, çünkü daha önce burada değildik. Yolcuyuz, istesek de bizi burada durdurmazlar.
Hayat, bir rüya, bir film gibi sanki. Yazılı bir senaryonun oyuncularıyız. Bizden öncekiler oyunlarını oynayıp geçip gittiler... Merhum Yunus Emre ne güzel söylemiş:
"Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan..."
Atalarımız demişler ya:
"At ölür, meydan kalır. Yiğit ölür, şan kalır..."
Gökkubbenin altında, nerede olursa olsun bütün insanlar, kendilerinden sonrakilere bir şeyler bırakabildilerse bahtiyar bir şekilde gülerek ölürler.
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
"İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır."
***
Bizim dilimizde "gurbet" basit bir kelime değildir. Maddi ve manevi bütün ayrılıkların, bütün yalnızlıkların adıdır. Çoban da kullanır gurbet sözcüğünü, evliya olan ârifler de. Çobanın anladığı gurbet kendi köyünden uzak kalmaktır. Ârif olanların gurbeti, Rabbinden ayrı kalmasıdır.
Rabbini bulan, bütün nimetlere, güzelliklere kavuşmuştur. O'nu kaybeden ise her şeyi kaybetmiştir. Hazreti Ali (r.a) oğlu Hazreti Hasan'a buyurdu ki:
"Garip, Allah için bir dostu olmayan adamdır."
Fudayl bin İyad hazretleri de gurbeti başka bir tarzda tarif ediyor:
"Faziletli, güzel ahlaklı kişilere gurbet olmaz. Onlar, yabancı yerlerde de olsalar, çevre edinirler, dost bulurlar. Kötü insanlar ise kendi memleketlerinde olsalar bile garip sayılırlar. Kimse onları sevmez, beraber olmak istemezler..."
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza "gurbetçi" diyorlar. Aslına bakarsanız hepimiz gurbetçiyiz. Dünyada kalıcı değiliz, geldik gidiyoruz...
Bir gün sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) mübarek elini Abdullah bin Ömer'in omuzuna koyarak şöyle buyurdu:
"Sen kendini dünyada ya garip bil veya yolcu. Ya da kendini kabir ehlinden say."
***
Korona günlerindeyiz, sağlıktan başka hiçbir şeyin kar etmediğini görüyoruz. Nice varlık sahibi insanlar, o kadar malını mülkünü, parasını burada bırakıp bir kefeniyle gidiyor. Kefenin de cebi yok, bir kısmını oraya alıp götürebilsin, götürse de ne fayda. Sadece orada insanın salih ameli fayda verir. Geçmişte bazı insanlar, altınlarıyla, gümüşleriyle gömülürlermiş, güya öbür dünyada da yanına kalacak, ne kadar zavallıca hareketler. Mezar soyucular, cesetlerin üzerindeki altın dişe varana kadar alıyor. Sağlığını geri kazanmak için varını yoğunu verecek dünya! kadar insan var. Covid-19 vakalarında, insanın sağlıklı bir şekilde nefes alıp verebilmesinin, ne kadar kıymetli olduğu daha iyi anlaşıldı, anlaşılmaya da devam ediyor..
***
Koca Yunus’un dediği gibi, mal da yalan mülk de. Bu dünyada biraz oyalanma meşgaleleri. Malın mülkün ilk sahibinin kim olduğunu unutursak en büyük hatayı orada yaparız. Herşeyin sahibi O’dur. Herşeyi var eden Ğaniyyül Mutlak Yüce Allah’tır. Allah’ın verdiği bu emaneti, O’nun rızasına uygun değerlendirebilirsek, en karlı alışverişi yapmış oluruz. O zaman malın mülkün, paranın da bir değeri olur. Yoksa nafile çabalar..
Sonuçta, bu dünyada hem garibiz, hem yolcuyuz. Garibiz, çünkü daha önce burada değildik. Yolcuyuz, istesek de bizi burada durdurmazlar. Hepimiz burada misafiriz. Misafir bir gün memleketine döner. Sahip olduğumuz ne varsa hepsi emanettir. Emanetler de bir gün sahibine teslim edilir. Sıhhatimize ve gençliğimize aldanmayalım, ölüm yanı başımızda... İnsanoğlu her gün bir adım ölüme yaklaşıyor. Kazandığı servete çocuklar gibi seviniyor, kaybettiği zamanına acımıyor.
Neye yarar o servet ki, Allah yolunda ve O’nun rızasına uygun kullanılmadıktan sonra..
Lokman ÖZKUL
İlahiyatçı-Yazar
Faydalandığımız Kaynak: m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/m-said-arvas/609432.aspx