Online
Yakamoz Birliği yazıyor..
Karantinadan önce ekranların başından kalkamıyorduk kimimiz. Şimdi çiçekten ve yeşilden elbisesini giyince tabiat ona kavuşmak için pır pır içimiz. Gökte bir uçurtma gördüm şu an. Çıtalı denilenlerden. Balkonundan uçuruyor sanırım birisi.İçim nasıl da rüzgarla ve tazelikle doldu bilemezsiniz. "Rüzgarlar hep gençtir" der Zülfü Livaneli. Daima diri tuttuğum umudum mayalandı yeniden.
Eyvallah geliyor gelmekte olan şey. Gecesi -gündüzü, sevinci- gözyaşı, aşkı, şiiri, derdi, yüreği, sevdası, ideali, gönül daralması, heyecanı, stresi, şakası, mizahı, romanı hastalığı, sağlığı, akrabası, kocası, karısı, duası, günahı-sevabı, ve ölümü olmayan. Tanrısı da yok ama sahibi var. Kumandası bazı insanların elinde ! Peki nedir o şey? yazmıştım bir önceki yazımda. Bu yazdıklarımın hiçbiri olmayacak onlarda ancak "organik insan" varmış gibi algılayacak. Robotlar. İşimizi kolaylaştırırken bizi tembelleştiriyorlar mı? Tefekkür edecek ne çok şey var. Hem neyin parçasıyız biz? Ekranlara mı aitiz tabiata mı? El cevap, hem yuvalarımıza hem tabita aitiz, ekranlara ise kısa süreli misafiriz. Evde kendimizle başbaşa olma fırsatı yakaladık, kendi derinliklerimizle ve sığlıklarımızla göz göze geldik. Uzak kaldık ailelerimizden ve biraz özlemek kimseyi incitmez yaşayarak gördük. Sürekli online/available olmak insanın en büyük sırrı, gizemi, gücü olan idrakini besleyen tefekküre engel. Paramı nereye yatırayım kadar ömrümü nasıl geçireyim diye de sormalıyız kendimize. İnsan zamanı zamanda insanı ölçer der İtalyan atasözü. Kaplumbağanın 200 yıla kadar yaşayabildiği dünyamızda ortalaması 75 yıl olan ömrümüz ekranlara online bağışlanamayacak kadar kıymetl vesselam.
Dr. Kadriye Işıklar Pürçek