Arkadaşlarım yürüyerek ben de bisiklet kiralayarak, Berlin’in tarihi bölgesini ziyarete gittik. Önce Brandenburg yani Berlin Kapı’dan başladık. Burada Doğu ve Batı Almanya ayrıyken Berlin Duvarı vardı, iki ülke birleşince duvar yıkıldı ve Berlin Kapı tarihe şahit olarak ayakta kaldı. Lakin daha birçok Alman’ın kafasında Berlin duvarı yıkılmamış, önemli olan zihniyetteki değişimleri gerçekleştirebilmek. Özellikle doğu Almanlarda Türklere karşı antipati daha fazla. Berlin Kapı’ya dönecek olursak;
New York için Özgürlük anıtı neyse, Brandenburg Kapısı da Berlin için o. 17. yüzyılda yapılan ve şehrin giriş kapısı olan Brandenburg, inanılmaz bir şekilde 2. Dünya Savaşı’nı ayakta kalarak atlatır. Şehrin, yaşanmışlıkların ve yeniden dirilişinin ve bugünkü gücünün simgesi. Tüm Almanya’nın en ünlü binası desek abartmış olmayız. Aynı zamanda Soğuk Savaş döneminin ve ikiye bölünen Berlin’in sembolü. Berlin Duvarı’nın yıkılışına dair en ikonik fotoğraflar Brandenburg Kapısı’nı içerir.. Dünya çapında gazetelerde Berlin’in birleşmesinin yüzü oldu. Bugün dünyada barışın en önemli simgelerinden birisi. Bu yüzden acayip turist çeken bir yer Berlin Kapı. Daha sonra Federal Meclise geçerek orayı inceledik. Alman ve Avrupa Birliği bayrakları ikisi de asılı.
Reichstag (Parlamento Binası) da görülmesi gereken yerlerden birisi.
Reichstag, turistik bir gezi yapmak isteyenler için kesin ilk üçte diyebileceğimiz parlamento binası. Binanın yapımı 1894 yılında tamamlanmış, 1933’e kadar ülkenin yönetimine ev sahipliği yapmış. 1933’te binada çıkan yangını bahane ederek Hitler yönetime el koymuş. Nazi yönetimi boyunca bina kullanılmamış. Berlin’in bölündükten sonra Berlin Duvarı’nın bir kaç metre ötesinde, Batı tarafında kalmış. Büyük bir restorasyon geçiren bina 1933’ten sonra ilk defa tekrar 1999’te parlemento binası olarak kullanılmaya başlanmış. Eklenen tek şey binanın şimdiki en büyük özelliği olan binanın tepesindeki 360 derece Berlin’i gören cam kubbe olmuş.
Berlin’de ayrıca , Holocaust Memorial (Soykırım Anıtı) bulunmakta. Hitler tarafından katledilen Avrupalı Yahudiler için yapılmış bir anıt, burası da oldukça turist çekiyor. Berlin Yahudi Müzesi de oldukça ziyaretçi çekiyor, bu bölge zaten ‘Müzeler Adası’ olarak adlandırılıyor.
Pergamonmuseum yani Türkçe ismi ile Bergama Müzesi, Berlin’in en çok ziyaret edilen en gözde müzesi. Müzeler Adası’nda yer alıyor, 1910’da kurulmuş. Kalıcı koleksiyonunda olan ünlü eserler; zamanında bizim Bergama’dan‘dan Almanya’ya para karşılığı tabir-i caiz ise satılan Zeus Sunağı ve Babil’in meşhur İştar Kapısı. İnsan üzülüyor, bunun gibi Avrupa’da çok fazla bizden giden, kaçırılan tarihi eser var.
Altes Museum (Eski Müze), Alte Nationalgalerie (Eski Ulusal Galeri), Neues Museum (Yeni Müze) de görülmesi gereken yerlerden.
Berlin’de neredeyse otomobilden daha çok bisiklet var, inanılmaz şekilde bisikletlere, scooterlere biniyorlar ve onlar için ayrı yollar var. Biz de onlara uyduk ve Berlin’in meşhur sokaklarında , caddelerinde bisikletle saatlerce dolaştık.
Ziyaretlerimizi tamamladık ve Hauptbahnhof’dan trenle tekrar Magdeburg’a, oradan da aktarmalı olarak, Ilsenburg’a gece yarısı döndük. Hauptbahnhof , Berlin'de bulunan bir tren istasyonu. Bütün Avrupa ile ve Alman şehirleri ile ulaşım buradan sağlanıyor, içinde alışveriş merkezleri var. Buradan Paris’e ,Zürih’e , Roma’ya ve diğer yerlere gidebilirsiniz..
Yorucu ve güzel bir günü daha geride bırakmış olduk.
(Devam edecek)
Lokman ÖZKUL
Eğitimci-Yazar
[email protected]
