Müslümanlar kendilerini kendi kavramları, lafızları üzerinden değil, karşı tarafın kavramları üzerinden ifade ediyorlar. “Kendi gerçekliğinizi başkalarının kavramları üzerinden ifade ediyorsanız o sizin gerçekliğiniz değildir artık!” (İbrahim Kalın) Başkasına ait kavram, sizi kesin başkası yapar. Karşıtına dönmek budur işte! İslam’da neden slogan yok? Çünkü İslam kendini zan, vehim, belirsizlik üzerinden ifade etmez. “Ayet ve Slogan” (Ruşen Çakır) bir kitap ismi; insanlar, “ayet kesmedi, slogan ver” diyor. Sloganlar ve beşeri kavramlar virüs gibi mutasyona uğrarlar; birisi bir türlü, öbürü makyajlayarak başka türlü kullanır. “Tek yol devrim”; “tek yol İslam” gibi. İslam’ı ideoloji gibi algılayan Müslüman, slogana itibar eder. İdeoloji ile yatan slogan ile kalkar. Slogan, kendi başına bir tez, karşı tarafın üzerini çizerek antitez, işine gelenle ittifak edince sentezdir. Sloganlar ve bütün ideolojiler; “tez, antitez, sentez”teslisiüzerine bina edilir, revize edilir ve güncellenirler. İslam, teslis değil; tamamen kendi şahsına münhasır tevhiddir. Hiç bir müştereki yoktur ve İslam işte bu sebepten dolayı İslam’dır. Kavramları bilmeyen tevhit ile teslisi karıştırır.
Slogana inanan, Kuran ayetini bile slogan yapar. Milli Gazete 50 yıldır “hak geldi, batıl zail oldu” ayetini slogan, makyaj malzemesi olarak kullanıyor. Buna itiraz etmeyenler, ayeti slogan yapanların ortakçısıdır. Ayeti slogan yapmak, inkâr etmekten beterdir. Yirmi kez uyardığım halde ayetin devamına, “Kuran, İsra Suresi, Ayet: 81” yazmıyorlar, (yazsa mesele yok); işte buna ‘intihal’, 50 yıllık hırsızlık denir. Esas ‘batı kulüpçü’ Milli Gazete’dir ve buna seyirci kalan öncüleri, taraftarlarıdır; çünkü yedi düvel bile ayeti slogan yapmadı. Şimdi bazı sloganları açık edelim:
“Tek yol devrim”: Bu slogan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının sözüdür. Bu tartışmasız bir gerçektir. Ama bunu “Tek yol İslam” diye aşırdılar. Bu durum sloganı ayetle karıştırmak, söz ve yöntem anlamında karşıtına dönmek demektir. Nuri Pakdil ve daha niceleri; “ideolojimiz ortaktı; hepimiz İslam devrimcisiyiz” dediler. Deniz Gezmiş esastan, ideolojisi gereği devrimcidir. Kendine devrimci diyen Müslüman “karşıtından devrimcidir.” İslam, Fütuhatı ve gaza ruhunu esas alır; ideolojiler ise devrimi esas alırlar. İdeoloji ile yatan, devrim ile kalkar! Ancak gelinen kesin nokta şudur: Fütuhat bitti; devrim paydos! İslam ve devrim ehli, joker kavramlar ortak paydasında buluştular. Müslümanlar; devrimin en özlü tanımının, iktidar için şiddete başvurmak olduğunu bilselerdi karşı taraftan kavram/slogan devşirmezlerdi. Birileri “İran İslam devrimi” diye kuyuya bir taş attı; Türkiye’deki tüm akıl sahiplerinin toplamı bu taşı çıkaramadı; bu taşı şu an itibarı ile çıkardık. “Tek yol devrim” demek; “benden sonrası tufan” demektir.
“Mümin, ‘Allahu ekber’ sloganını dilinden düşürmeyerek…” (Abdullah Yıldız, Namaz, Pınar Y.) Yarım asırlık İslami yayıncı, dergici; Allah’ın ismine, sıfatına slogan diyor; neden? Çünkü o kesinlikle kavramları, ‘ilah’ kavramını bilmiyor. Allahu ekber, tevhidi lafızdır. Slogan ise makyaj, silgi bezidir. Yarım asırlık kani, olur mu yani!
“Bizim kültürümüzde ‘slogan’ olarak ‘tekbir’ yoktur.” (Nabi Avcı, Esenler Bld.) Nabi Avcı, “Allah büyüktür” hükmüne sansür uyguluyor. Sansürle sınırlı kalsa! İşte görüyorsunuz; ‘İslam’ demiyor; İslam’a ‘kültür’ diyor; tekbire (tevhidi lafıza) ise ‘slogan’ diyor. Kavramlar bir bütündür; parçalanamaz. Birisini bilmeyen hiç birisini bilemez. “Slogan olarak tekbir yoktur” demek; “ele güne karşı ayıp olur, Allahu ekber demeyin” demektir. Yoksa tekbirden niye rahatsız olsun; niye uyarsın!
“Kula kulluk yetsin artık”: “TİP’in 1965’de söylediği bu slogan, sosyalist bir slogan değil, İslami bir slogandır.” (İsmet Özel) İsmet Özel İslam’ın bir ‘mesaj’ olduğunu kavramlar yardımı ile kavrasaydı, makyaja (slogana) itibar etmezdi. Hem TİP’ten devşiriyor, hem slogan, hem de İslam’a yamıyor. Sıradan birisi olmak bundan başkası olamaz.
“Dünya beş’ten büyüktür”: Fakat “dünya beş’in taklitçisidir.” Bu taklitçilik, en kapsamlı ve kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçektir. Taklitçiler asıllarını yaşatır. Dil, moda, müzik, finans, sanat, imaj, oyun ve eğlencede yani her alanda dünya beş’in taklitçisidir. Kültür, ideoloji, tanrı, felsefe, kadın/insan hakları, evrensel değerler, özgürlük, eşitlik vb. onlarca kavramı ile o beş’li yapı, dünyayı tanımlıyor. Tanımlayan hükmeder. “Bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız o sizi tanımlar hale gelir.” (İbrahim Kalın) Dünya kendisini beş’in arzuladığı şekilde tanımlayarak beş’e tabi oluyor.
“Kültürel Değerlerimiz”: Herkesin ortak sloganıdır. Kültürel değerlerin neler olduğunu “maddeler halinde” hiç kimse sayamaz; sayarsa ipliği pazara çıkar. Sloganlar ve beşeri kavramlar gerçek anlamda takıyye/belirsizlik deposudur. “Modern toplumda durumun tanımı, belirsiz olanın tayin edilmesine, belirlenmesine denktir.” (W. I. Thomas) Kavramları (düşüncenin yazılımlarını) bilmeden bu belirsizliği ortadan kaldırmak imkânsızdır. (Kalan devamı; 1 sayfa)