“İslami düşüncenin yasaları” olarak tespit ettiğimiz on maddenin ilki olan “kelime ve kavramların tasnif ve izahını” yapıp, sonra diğer maddelerle devam edeceğiz. Bu makalelerdeki tanım, tasnif, tespitlerin tamamı bu kaleme aittir. Bu tespitler yeni yapıldı ve iki asırdır ve hala emperyalist-siyonist adresin kavramları ile düşünülüyor. Kırk yıldır ulaştığım bütün hakikatler bu on maddede saklıdır. Bu on prensibin tersi söylenemiyor çünkü dünyanın bütün kütüphanelerini okusanız bu prensiplerin birisini dahi bulamazsınız. Bütün kütüphanelerin toplamı bir madde etmezken, dünyanın gerçeğini on maddeye nasıl sığdırdık? Hz. Ali (ra) “ilim bir nokta idi, insanlar onu çoğalttı” demiş. İlmi kim çoğalttı ve buharlaştırdı? İlmin temel taşları kelime ve kavramlardır. Kelime ve kavramların tanım ve tasnifini bilemeyenler ilmi buharlaştırdı, yok etti. Sefil kavram kullananlar ilim demez, bilim; sulh demez, barış; Türk mutfağı demez, gastronomi diyorlar. Neden? Çünkü mağluplar galiplerin dilini kullanır. 2024 Filistin-İsrail savaşında bütün dünya “aman bu savaşa bitirin” diye yalvarıyor. Galip gelmenin tek yolu olan ve kendi dilimize çağıran on prensibimizin ilkinden başlayalım.
İslami Düşüncenin Yasaları: a. Tüm kelime ve kavramların tasnifi nasıl yapılır?
Kelimelerin Yanlış Tasnifi: Türk dil kurumunun (TDK) veya başkalarınca yapılan kelimelerin tasnifi şöyle: Kelimenin sekiz hali: İsim, sıfat, zamir, zarf, edat, bağlaç, ünlem, fiil… Bu tasnifte kavram ve ıstılaha yer yok. Kavram ve ıstılah kelimelerden bir kelime değildir. Kavram ve ıstılahlar düşüncenin motorudur, kablosudur. Bunu bilmeyen düşünmekten mahrum olur. Her şeyde olduğu gibi kelimelerin tasnifinde de önem sırası gözetilir. Tüm sözlüklerde, kelime ve kavramların tasnifi, tanımı ve doğru manası yok. Nasıl ki Mareşal sıradan bir asker değildir ve sıralamada başa gelir. Madenlerde, devletin sevk ve idare kademesinde de doğru sıralama esastır. Kelime ve kavramların doğru sıralaması bunlardan daha önemlidir. Kavramlara ilişkin devletin çağrısına bizden başka cevap veren yok; ama cevabımıza da cevap veren yok. Çünkü kavramlar bilinirse hiç kimse saman altından su yürütemez. Kelimeyi, kavramı bilmeyen, doğru düşünemeyen bir toplumum hiçbir şikâyet hakkı yoktur. “Başınıza gelenler kendi elleriniz yüzündendir.” (Şura-30) Başınıza gelenler ‘geleceklerin’ garantisidir.
Kelimelerin Doğru Tasnifi: a. Kavramlar. b. Istılahlar. c. Kelimenin sekiz hali… Gördüğünüz gibi kelimenin sekiz hali isimler sınıfına girer. İsimler üzerinde ittifak vardır; fırtınalar kavramlar üzerinden kopar. Sandalyeye, ‘tren!’ diyerek kapışanı görmediniz; çünkü bunlar isimdir. Ama “sen komünistsin, ben milliyetçiyim” diyerek kavga edeni gördünüz. Çünkü bunlar kavramdır. İsim ile kavram hiç olmayacak şekilde birbirinden ayrıdır. Kelime ve kavramı bilmeyen, “sen onları konuşma biçiminden tanıyacaksın” (Muhammed-30) ayeti uyarınca ‘onlar’ sınıfına hizmet eder. Giderayak da onlardan olur. Prof. Necati Öner, “şehir kavramı” diyor. ‘Şehir’ kavram değil, isimdir. Kelimelere hâkim olabilen yok. Benim işimi kolaylaştıran, bu yokluğun saklanamaz oluşudur.
Kavramın Yanlış Tanımı:
DOĞAN, TDK, TÜBA ve bütün sözlüklerde ‘kavram’ın özetle manası şöyle: Zihindeki soyut ve genel tasarım/düşünce, mefhum, ortak ad, anlam yükü, umumi fikir, zihinsel sembol…
Bu ifadeler külliyen yanlış; tamamen ucu açık, boşlukta, her şey belirsizliğe havale edilmiş. Kavram soyut değil, müşahhas bir yaşantıya delalet eder.”Deist, Siyonist” dendiği zaman soyut, ortak, umumi bir şey mi anlarsınız! Bu sözlüklere “ideolojik sözlükler” diyeceğiz. İdeolojiler tek dünya devletine temel teşkil ederler. Uluslar arası hukuk, uluslar arası toplum/camia dedikleri işte bu tek dünyaya itaatin itirafıdır. İdeolojik sözlüklerdeki kavram tanımları; “bütün dünyanın anlayışı, fikri, yaşama biçimi aynı olsun” diyenlerin tanımıdır. Cinsiyetsiz ideolojilerin dinsiz, milliyetsiz, ırksız, vatansız bir tek dünya tasarımı sefil kavramlarla inşa ediliyor. Bunu bize Muhammed-30 öğretiyor.
(Gelecek makale) Dünyada ilk kez: Kavramın Tamımı ve Tasnifi