Son iki asır içinde Osmanlı’nın/Türkiye’nin kavramlarını, İslami kimlik yazılımını değiştirdiler. Kim yaptı? Dışımızdakiler akıl verdi, içimizdeki İrlandalılar çanak tuttu. Âlim gitti, müstemleke memuru aydın geldi. İslam, Müslüman gitti; kültür, ideoloji vs. geldi. Kimisi sol, kimisi sağ kolunu kaldırdı. Özal da iki kolunu tepesinde birleştirdi; karşıtına dönme tamamlandı. Şu sesi iki defa duyduk: “Bu minval üzere gidersek iyi; sonuç şöyle olursa Türkiye karanlığa bürünür.” Demek ki masada karanlığa bürünme seçeneği var. 100 yıldır aydınlık mıydı? Hayır! Kavramları ithal olan Türkiye’nin karanlığı ‘sürekli’ koyulaşıyor ve düşünemiyor. Düşünemeyenlerin düşüşü dikey olur.
Kavramlar düşüncenin kablosudur. “Benim müktesebatımda bütün kavramlar ve tasnifleri, bütün söz grupları ve İslami düşüncenin yasalarının ispat derecesinde izahı var” demeyenin (diyen yok); düşünce kablosu kopuktur. Çünkü düşünmek ve cümle kurabilmek, bütün söz gruplarına hâkim olmakla mümkündür. Bir ülkeye vaziyet etmek başka şey, cümle kurabilmek ise daha başka şeydir. Tanımlayan hükmeder; tanımlayamayan vaziyet (idare) eder. Son iki asrın hükmetme aracı sloganlar ve ithal kavramlardır. Her ikisi de makyajdır, maskedir, ideolojidir. Tarihten günümüze bazı ünlü sözlerin tahlilini yapalım. Bir sözün ‘kimden’ sadır olduğuna değil, hangi hakikate tekabül ettiğine bakılır. Neden söz’ü inceliyoruz? Çünkü üslûbu beyan, aynıyla insan…
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın”: Yüz yıldır devlet yaşıyor ama insanın ‘yaşamadığına’ dair bütün kayıtlar, yas, ağıt ile dolu; bütün belgeler şahittir. Solun kerbelası kanlı 1 Mayıs, sağın kerbelası 28 Şubat. Onlarca kerbela var; yerim-vaktim yok, sayamam. Demek ki devletin yaşaması insanın yaşaması anlamına gelmiyor. Doğrusu: İslami kimliği yaşat ki insan yaşasın.
“İki sağdan, iki soldan asın ki adil olduğumuz anlaşılsın:” (12 Eylül) Esas darağacı cumhuriyetin ilk yıllarında kuruldu. İnsanların düşüncesi ithal kavramlarla ifsat edildi; esas sallandırma işte budur. Okullarında Ahmet Hamdi Akseki’nin İslam Dini kitabını “İslam Dini” adıyla okutamayan Türkiye karanlığın bodrum katındadır.
“Burası devlete meydan okunacak yer değildir, bu hanıma haddini bildirin!” Yüzlerce erkeğe mecliste,“bu hanıma haddini bildirin” demek, yüzyılın en büyük kadın cinayetidir. İtiraf gibi bir cümle bu! Neden kendini açık etti? Çünkü insan kendini asla saklayamaz.
“Ondan artık tanrı yok:” Mevlid’de geçen müfsit ‘tanrı’ lafzı, İslam’dan önce yer-gök tanrıya, tanrıçaya inananların fabrika ayarlarına dönmelerine hizmet ediyor. Müşriklerin tanrıları; lat, menat, uzza idi. Putlara da, Allah’a da ‘tanrı’ diyenler karanlığın içindedir.
“Ne Mutlu Türküm Diyene”: Türk olmak müktesep (kazanılmış) bir hak değildir. Irkınızı Allah, dininizi siz seçersiniz. “Dilleriniz ve renklerinizin ayrı olması Allah’ın ayetlerindendir.” (Rum-22) Allah’ın tasarrufunda olandan ayrıcalık çıkarmak zandır. Irklar, renkler tanışmak içindir. Sebzeleri- insanları vs. ayırt etmek için isim lazımdır; işte ırk ismi de böyledir. Türk veya Arap olmak bir kimlik temellendirmesi değildir. Tasnif, ayrıcalık; kimlik üzerinden olur, ırk üzerinden olmaz.
“Demokrasilerde çare tükenmez!”: Başbakanı açıktan, cumhurbaşkanını gizlice ‘halletmek’, yirmi yıl (1960-80) kanlı yürüyüş yapmak, 28 Şubatta “YÖK kapıdan baktırır, şapka- peruk taktırır” yasını tutmak, 15 Temmuz’da meclisi bombalamak; hepsi çare dediğin demokrasi maskesi ile oldu.
“Milli görüş, adil düzen, batı kulüpçü:” İğnesini samanlıkta kaybetti; sloganlar üzerinde aradı. Yetmedi; “Kuran-İsra/81” yazmıyor, bu ayeti gazetesinde hala slogan yapıyor. Slogan, ideolojilerin makyajıdır. İslami görüş diyemedi; ‘İslam’ demek kolay mı; nerede o pırasanın bolluğu!
“Dünya beş’ten büyüktür:” Dünya beş’in taklitçisidir… Türkiye’nin kullandığı bütün kavramlar; kültür, ideoloji, tanrı, felsefe vs. hepsi beş’li yapınındır. Kim kimin kavramını kullanıyorsa o ona biat etmiştir. “Kavramlarınızı başkasından alıyorsanız o sizin gerçekliğiniz değildir artık.” (İbrahim Kalın.) Türkiye kendi ‘gerçekliği’ olan bir ülke değil. Kavram kesinlikle; din, kimlik, düşünce tayin eder.
Ammar bin Yasir, Sıffin’de şehit olurken aynen şöyle diyor: “Sizinle Kuran inerken savaştığımız gibi, şimdi de ‘anlaşılması’ için savaşıyoruz.” ‘Siz’ dediği, karşı Müslüman ordusu… Cemel vakası, sıffin savaşı, hakem olayı vs. esasen devam ediyor. Müslümanlar Sıffin’de İslam adına ikiye, günümüzde ise demokrasi adına 12’ye bölündü. Cümle kuramayana tuzak kurarlar.