Kadınlar neden makyaj yapar? Erkekler bu numarayı neden yutar? Bir kadının başına gelebilecek en büyük felaket makyaj yapmaktır. Makyaj yapan; “ben olduğum gibi değil, hatta olacağım gibi de değil, yaz-boz tahtası, sil-sür ile yaşarım” diyor. Makyaj yapmak açıktan numara çekmektir. Erkek de bu çekilişe katılıyor. Hiç kimse “makyaj yapmanın faziletleri” diye bir yazı yazamaz. Çünkü makyaj yapmak, gerçeği örtbas etmektir, kalıcı özgüven problemi yapar, kronik hastalık sebebidir, zaman ve maddi israftır.” Bu beş maddenin birisi bile gerçek anlamda intihardır. Ama beyaz intihardır; ip, hap, kan, kurşun, olmadan yavaş yavaş, zamana yayılmış bir intihar. Bu kadar felaketin tetikleyicisi olan makyaj neden tercih ediliyor? Doğru düşünme nimetinden mahrum oldukları için… İnsanlar düşünmeyi moda sektörüne, medya mezhebine, reklamlara, şeyhine, öncüsüne ihale etti. Sonuç: Aklı ve bedeni yaz-boz tahtası oldu.
“Yanlış şeyler bulaşıcıdır, zekâ bulaşıcı değildir.” Makyaj yapmak, modayı takip etmek, takım tutmak vs. insandan insana geçen bulaşıcı şeylerdir. Bir imaja özenmek, falancaya benzemek, bir takım tutmakla “kimlik edindiğini zannetmek”, düşünmeden düşülen çukurlardır. Bunların yanlışlığını anlamak için düşünme zahmetine girmek lazım. “İnsanların düşünme zahmetinden kurtulmak için yapamayacakları hiçbir şey yoktur.” (Edison) Demek ki düşünmek bir emek istiyor. Kavramları bilmeden asla ama asla düşünme imkânı yoktur.
Bir yanlış (makyaj vs.) herkes tarafından yapıldığı zaman artık o doğru gibi algılanır. Algı bu işte! Makyaj yapmak, dünyanın en tehlikeli algı operasyonlarından birisidir. Ama bütün bunlar reklamlarla, ithal kavramlarla, sloganlarla, kadın hak(tuzak)ları, eşitlik tuzakları ile yapılır.
Makyaj yapmak besmelesiz işlerdendir; kültürel bir etkinliktir. Bütün besmelesiz işlerin adı: Kültür… Bazı fiillere besmele ile başlamak, besmeleyi reddetmekten beterdir. Aydın kavramının üzerinin niçin çizileceğini bilmeyenler, âlim olamayacağı için bu konulardan söz edemezler.
Erkekler bu makyaj numarasını neden yutuyor? Tencere yuvarlanıp kapağını buluyor. “Renkler ve zevkler tartışılmaz” demek, “Allah benim zevklerime karışamaz” demektir. İnsanlar da bitkiler gibidir; bedenlerine katkı maddesi sürmemeleri, organik olmaları gerekir.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol! (Mevlana) Makyaj yapan kadın, olduğu gibi görünemez; çünkü makyajlı. Göründüğü gibi de olamaz çünkü görünen maskedir. “Dışının görünüşü içinin aynasıdır.” İçinde ne varsa dışarıya o vurur. Özgüveni olan makyaj yapmaz. Makyaj için söylediklerimiz “dövme” için de geçerlidir. Bütün bunlar “Allah’ım beni baştan yarat” isyanının dışı vurmasıdır. Moda, makyaj, batı taklitçiliğidir. Taklitçiler asıllarını yaşatır.
Ne sürersen sür! “İnsan kendini asla saklayamaz.” (Hakikatin Yasaları) Doğal olmaktan daha doğrusu yoktur. Bütün yanlışların anası düşünememektir. El, ayak, kapı, pencere gibi isimler yardımı ile değil; kavramlar ile düşünürüz. Kafanızdaki yazılımı kullandığınız ithal kavramlar tayin ediyor. İthal kavramların üzerini çizemeyen boyacı küpünden, küreselleşme çukurundan çıkamaz. “Kültür, ideoloji, felsefe, tanrı dörtlüsü”, dört tekerimizi patlattı! ‘Kültür’ kavramının üzerinin çizileceğini bilememek, önümüzdeki 20 ila 50 yıl civarında Türkiye’nin haritadan silinmesi demektir. Bilgeler “ah bir yanılsam!”, cahiller “ah bir isabet etsem!” der.