Dam başında asılı değilse kalburum,

Elek elekte sac ocakta, nerde bir çuval unum?

Dört kulpluyla yoğurulmazsa hamurum,

Taşa taşa gelmedikten sonra neyneyen gülüm.

 

Haşgeşi sürtemedikten sonra taşta,

Ezip çıkarmalı özünü, esiranla sıyırarak hatta

Deve çulu katmeri çevire çevire kızgın sacta,

Pişiremedikten sonra neyneyen gülüm.

 

Börek, bükme ağzıaçık, mahalle fırınında pişmezse

Başımın üstünde; özel tepsi ile yana yana eve gitmezse,

Yanında tas tas, buz gibi fişne hoşafım, ya yetmezse,

Gören gözün hakkı demedikten sonra neyneyen gülüm.

 

Dığanlarda kızdıramazsam haşgeş yağını,

Göce köttüsü, hamuraşı, mercimekli pilavını

Fırına geceden koyamazsam keşkeğin hasını,

Kaşık kaşık yemedikten sonra neyneyen gülüm.

 

Yayıp mendili ortaya seremezsem meydan soframı,

Etrafında dizilip, bilmezlerse sofranın adabını,

Çorbayla başlatmazlarsa, yemeklerin başını,

Sıra yemekleri, sıralanmadıktan sonra neyneyen gülüm.

 

Tekerlek gibi patatesli ev ekmeğini, düzgünce,

Basıp bağrıma dilimlemeyince ince ince,

Ararım sofrada yerini, misafirim gelmeyince,

‘’ Ye Allasen!’’ diyemedikten sonra neyneyen gülüm.

 

 Çullanmazsa köttüsü, ilibada dolması, dolmanın yalancısı,

Nerde badılcan böreği?  Velense, musakkalar, cızdırması,

Öğme, hamursuz, lokul ocak bükmesi, hele de arabaşı,

Sucukların kokusunu duymadıktan sonra neyneyen gülüm.

 

 Ramazanların iftar sofrasını, pidelerle bol etli kebabını,

Ekmek kadayıfını, ararım üstünde dombey kaymağını,

Arkasından konmazsa, yemeklerin kralı, çiçek bamyası;

‘’Hadi gel bizim kız’’ diye ünnenmedikten sonra neyneyen gülüm.

 

Mürşide OKLU AYHAN