Dinçay Doğar, Şuayip Demirel…
Bu kentin aykırı adamları kimdir derseniz bu iki isimdir derim.
Kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini söylerler, kimsenin yapamadıklarını yapmaya talip olurlar.
Geleneklere alabildiğine bağlı, gelişime alabildiğine açık, mahalle baskılarına karşı çelik inatta izoledirler….
Kuralcılardır.
Cumartesi günü Arif Yağcı Abimle Radyo 03’de yorum fırtınası programını yapıyoruz.
Program katılımcısı üçüncü arkadaşımız Dinçay Doğar “Devlet 60 yaş üstü dışarı çıkmasın” dedikten sonra kurala uydu, neredeyse bir aydır evden dışarıya adımını atmadı.
Hastalığın yayılmaması kuralı gereği her programımıza telefonla katıldı.
Arif Abi ile programda konuşacaklarımızın yüzeysel planlamasını yaptıktan sonra Dinçay Hocamı aradık, hocam radyoyu dinle, arada seni de programa alacağız dedik.
Her zaman kullandığı klasik deyimiyle “eyvallah dostlar” dedi.
Ne konuşacağız, konu ne, hiçbir şey sormadı.
** ** **
Korona virüsü ile ilgili olarak genel tedbirleri tekrarlamak, devletin aldığı kararları tekrarlamak programımızın genel konusu idi.
Arada Dinçay Hocamı telefonla aradık, programa dâhil ettik.
Dinçay Hocam, “30 kentte giriş çıkış kontrol altına alınıyorsa durum vahim demektir.
Sanayi üretimi insan hayatını olağanüstü tehlikeye atmayacak şekilde yavaşlatılırken, tarımsal üretime de olağanüstü hız verilmeli.
Bir metre kare arazimiz bile boş kalmamalı, ekilmeli.
Köylüye “Mazot, hazine arazileri, zirai ilaçlar, gübre ücretsiz verilmeli”…
Elde edilen ürün olağanüstü halin gereği kimseyi mağdur etmeden Geleceğin Türkiye’si özverisinde stoklanmalı…
Pılı pırtı karın doyurmaz…
Lüks arabalar karın doyurmaz…
Teknoloji harikası telefonlar, mutfak eşyaları, albenili modasal elbiseler, janjanlı eşyalar karın doyurmaz…
Bir insana iki takım elbise, üç takım iç çamaşırı, bir hırka yeter…
Bunlar ile hayat idame ettirilir ama ekmeksiz, patlıcansız, domatessiz, mısırsız, arpasız, buğdaysız, yağsız yaşanmaz.
Bilim adamları bu virüsün devam edeceğini söylüyor.
Devlet gerekiyorsa her şeye “Yaşaması gereken millet, yaşaması gereken devlet gereği” el koymalı.. Benim maaşımı da yarıya indirmeli. Hatta ihtiyaçlarımı karşılamak için bir müddet “van minut” diyerek el koymalı…
İhtiyaçlarımı salgını savacak düzeye getirmeli.
Temel ihtiyaçlarda telefonda, doğal gazda, elektrikte, suda fatura kesmeyi durdurmalı, bedava yapmalı. Önemli olan insan hayatı. Önemli olan millet… Önemli olan devlet…
Devlet, iktidar fırsatçılara taviz vermemeli… İnsanımızı yaşatmalıyız ki devlet yaşasın, millet yaşasın.
Kendimizi izole etmeliyiz, karantinaya almalıyız.
Ama tarımsal üretimimi de aksatmamalıyız.
Ekilmeyen bir metre kare arazimiz bile kalmamalı.
Bu günler de geçer. Önemli olan üretici insanı, üreten insanı ayakta tutmalıyız.
Köylüyü üretime sevk edeceğiz, zoryacağız, teşvik edeceğiz…
İthal ederiz fikri bitti. Dünya bu noktaya geldi.
Bu günlerin ve geleceği karşılamanın tek yolu gerçek üretici köylüyü rahatlatmak, üretime sevketmek… Endüstriyel sanayiyi de ancak böyle ayakta tutarız.
İkitidarı ile, muhalefeti ile o siyasileri de, siyaçetçileri de uyarın… Popülizme kaçmasınlar. Kaçsalarda millet yemez, gerçeklerin farkındalar…
Kimse kimseyi ötekileştirmesin…. Aşağılamasın…. Sorunun içine soksun, herkes taşın altına elini soksun… Devir siyaset devri değil, insanımızı yaşatma devri.
Devir “Biz” devri…
“Biz” sözcüğü, Biz Bize Yeteriz cümlesi havada, sloganda kalmamalı, herkes bu şemsiyeni, biz şemsiyesinin altına girmeli. Bunu millete, siyasetçilere iyi anlatın.
** ** **
Anlattı…
Anlattı….
Açıkçası ezberimizi bozdu… ”
** ** **
Açıkçası söylediklerinin tamamı doğruydu.
Bugün en önemli üretim tarım üretimi.
Hatta en önce desteklenecek, ayakta tutulacak tek üretim olmalı.
Bugünün en önemli olayı beslenme…
Geleceğimizin stoku altın gümüş arsa dolar avro değil gıda olmalı…
Bugün çiftçi tarlada olmalı.
Ekmeli.
Üretmeli.
Bir metre kare bile boş kalmamalı…
Dinçay hocanın dediği gibi:
“Elbise karın doyurmaz.
Pılı Pırtı karın doyurmaz.
Arabalar tencereye girmez, pişmez...
Lüks telefonlardan salata yapılmaz.
Sofrada bulgur olmazsa, ekmek olmazsa, hayat olmaz…
Süslü oyuncaklar bebelerin sütü olmaz…
Gerekirse karanlıkta da oturulur, ömrümüz azalmaz. Ama gıdasız, tarımsız gelecek olmaz.
Herşey ortada… İlla tarım…. İlla tarım…
Milletimizi ayakta tutacak tarımsal üretime devlet destek vermeli.
Mazot ve tarımsal destekler köylüye olağanüstü hal gereği çok cüzzi fiyatlarla verilmeli…
Hatta ücretsiz sağlanmalı…
Bağı bahçesi olan hem kendi hem komşusu için, ekmeli, dikmeli, biçmeli…
Siyaset, birbiriyle didişmekten vazgeçmeli, millet için makul olan neyse taşın altına elbirliğiyle elimiz sokulmalı.
Dünyada bir oyun oynanıyor, Türkiye bu oyundan oyunu bozarak, ihtiyarıyla genciyle sağ salım, az ziyanla çıkmalı….
ZAFER MURAT ÇAKIR / HİSAR GAZETESİ / 06.04.2020