Deprem doğal bir olaydır. Yer altındaki fay hatlarının kırılması sonucu oluşur. Yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları sarsma olayına deprem denir. Deprem, önlenemeyen bir doğa olayıdır. Depremle ilgili birçok komplo teorileri de üretilir. Filan ülke..  denizlerde veya başka yerlerde deprem bombası atar, nükleer denemeler yapar, neticede depremler oluşur gibi iddiaları da duyar ve okuruz. Böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal vermiyorum lakin bu tür patlamalar depremleri tetikleyebilir.  Bazı insanlar kabul etmese de depremlerin ilahi bir özelliği de vardır. Yani deprem Allah’ın izni ve emri olmadan gerçekleşmez. O istemeden yaprak bile kımıldamaz. Bazı insanlar depremi sadece doğal bir olay olarak yorumlar,  bazıları da dinsel bir olay. Her ikisi de tek unsur değil. Depremler hem doğal olaylardır, hem de ilahi özellikleri  vardır.



 

Yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de  oluşabilecek, günümüzde de olan  depremlerle can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.  En son Elazığ Merkezli  depremi yaşadık. Birçok ilimizde hissedildi. Elazığ ve Malatya’da kayıplarımız var, diğer şehirlerden de yaralılarımız var. Biz de Şanlıurfa’da yaşadık. Eski tarihi, iç duvarlarının kalınlığı 1,5 metreyi bulan taş yapıda beşik gibi sallandık. Burada bu kadar sallandıysa Allah muhafaza..  dedik ve korktuğumuz başımıza geldi.  Elazığ merkezli 6,8 şiddetinde olmuştu deprem ve kayıplar artmaya başlıyordu.  Son derece üzüntülüyüz, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

 

Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, ülkemizin %92’si deprem bölgeleri içerisinde bulunmaktadır. , Boğaziçi Üniversitesi araştırmasına göre; son 60 yıl içerisinde depremlerden, 58.000 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.000 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Son depremde de 41 canımızı yitirdik, 1607 vatandaşımız yaralandı. Rahmet ve acil şifalar diliyorum..



 

Ülkemiz deprem kuşağında, depremlerle yaşamasını öğreneceğiz. Birçok şehrimiz deprem açısından öncelikli 1. Ve 2. kuşakta. Allah muhafaza, olası 7,5 şiddetinde bir İstanbul depreminden bahsediyor yetkililer ve konunun uzmanları. Doğu Anadolu fayının uyandığından dem vuruyor uzmanlar.

 

Hani denir ya; deprem öldürmez bina öldürür diye. Yıkılan binaları gördüğümüzde, dayanıklılığı çok düşük evler ve binalar olduğunu görüyoruz üzülerek. Çok katlı binalarda yapan müteahhitler, daha ucuz olsun diye, ya demirinden, ya betonundan kısmış veya çalmış! Bir şekilde binalar mukavemetsiz olmuş. Biraz şiddetli depremlerde de, savrulup gidiyor, insanımız altında kalıyor, canlar gidiyor. Birileri daha çok para kazanacak diye olan canlarımıza oluyor. Eski tarihi taş yapılar dimdik ayakta duruyor kaç deprem geçirmiş olmasına rağmen. Yeni binaların bir kısmı kartondan kale gibi. Yalova’da müteahhit Veli Göçer gerçeği, Konya’da deprem olmadan yıkılan Zümrüt apartmanı gerçeği..  orada duruyor. Yukarıda da bahsettiğim gibi,  son depremde Şanlıurfa’da tarihi bir taş yapıdaydık. Depremi şiddetli bir şekilde hissettik lakin en ufak tereddüt duymadım. Neden derseniz, yapı çok  kuvvetli ve sağlamdı. Gerçi her yapının dayanabileceği  bir oran var o oranı geçtikten sonra en sağlam yapı da dayanmaz. İnsanın vadesi de yettiyse bir yerde bir şekilde gelir insanı bulur. Bize düşen tedbir almak. Binalarımızı sağlamlaştırmak, yeni yapılan binaları depreme dayanıklı yapmak. Ülkemizde depreme dayanıksız yapılan evlere, binalara, işyerlerine..  tahliye süreci hızlandırılmalı, kentsel dönüşüme ağırlık verilmeli, özellikle olası bir depremden bahsedildiği için yaklaşık 16 milyon insanımızın yaşadığı İstanbul’da önlemler artırılmalı. Dere yatakları ıslah edilmeli, oralarda yapılaşmaya hiçbir surette izin verilmemeli. Mevcut yapıdakiler de tahliye edilerek, depreme dayanıklı  yeni yerler gösterilmeli ve yerleştirilmeli.

 





Japonya depremlerle yaşıyor. Her gün irili ufaklı depremler oluyor. 9 şiddetinde bir depremde bile tınmadan oturup işlerine devam ediyorlar. 10 şiddetindeki depreme hazır binalar yapmışlar, deprem kaderimiz değil diyorlar. Kader, insanın aklıyla iradesiyle yapıp ettikleridir. Tembel tembel oturup hiçbir şey yapmadan kader demek kolaycılıktır ama kader değildir.

 

İlahiyatçı olarak depremin dini yönden değerlendirmesine değineyim yazımın son bölümünde.

 

Hadis-i Şerif’te Efendimiz  (s.a.v.) şöyle diyor gaybi bir hadiste:’’ Depremler çoğalmadıkça kıyamet kopmaz’’ 

 

İçinde bulunduğumuz zaman ahir zaman, yani dünyanın son bölümü. Kıyamete ne kadar var, onu ancak Allah bilir lakin belirtilerinden de anladığımıza göre ahir zaman bu zaman.

 

Depremlerin çoğalacağını Allah’ın kendisine bildirmesiyle, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) belirtiyor. O halde bize düşen, tedbir almak ona göre yaşamak, bir de kendimizi düzeltmek. Yanlışlarımızı, hatalarımızı sorgulamak, kendimize çeki düzen vermek. Sonuçta fani bir dünyada yaşıyoruz, yaşayan herkes vakti saati geldiğinde ebedi aleme göç edecek. Önemli olan hazırlıklı göç edebilmek..

 

Tedbir alarak, canlarımızı değerli sayarak, birlik beraberlik içinde, yardımlaşma dayanışma ile depremlerle yaşamasını da öğrenelim.

 

Yazımızı dua ile bitirelim: Rabbim Sen ülkemizi ve milletimizi semavi ve arzi musibetlerden muhafaza eyle..



 

Lokman ÖZKUL

İlahiyatçı-Yazar

[email protected]