Sosyalist dünya şekillenirken, batının birinci sıradaki gündemi Rusya idi. Zira özellikle 1945'ten sonra ikiye bölünen dünyada karşı tarafı Çin’den ziyade Sovyetler Birliği temsil ediyordu. Ama Batı eş zamanlı olarak diğer kanat (Çin) üzerinde de benzer bir siyaset yürütmeyi ihmal etmemişti. Çünkü iki tarafın da amacı bir şekilde rakibe üstünlük sağlamaktı. 1980’lerin ortalarında Sovyetlerdeki değişim sinyalleri (glastnost ve perestroika) Sovyetler bakımından sonuç vermeyince, Batı 1989 yılında Çin’de de iç hareketlilik başlattı ve Tiananmen meydanı uzun bir süre eylemcilerin işgali altında kaldı. Sonra Çin tankları devreye soktu ve olanlar oldu. Şimdilerde Hong-Kong'taki (demokratik (!) eylemler de benzer bir özellik taşıyor.
Şimdi bir düşünün; arkasında batının yer aldığı bu hareket başarılı olsa Çinin durumu ne olurdu. Bunu tahmin etmek hiç de güç değil... Arap Baharını (!) hatırlamak yeterli... Ama hareket başarısız olunca bir-iki kınamadan sonra demokrasi taleplerine ara verildi ve sofradaki pastadan pay kapma yarışına girdiler. Benzer bir durum komünist Çin kurulunca da yaşanmış, Amerika 1970'li yıllara kadar bu ülkeyi tanımamıştı. Yani Batı bükemediği eli öpme alışkanlığını devam ettiriyor. Hatta uzun süre veto ettiği Çin'in 2000'li yıllarda Dünya Ticaret Örgütüne katılımını da onaylamak zorunda kaldı. Amaç durduramadığı bu ülkeyle işbirliği yaparak bir yandan ticari kazanç sağlamak, bir yandan da bu ülkenin ticaretini kendisinin kontrol ettiği organizasyon aracılığıyla yapmasına alan açarak, gerektiğinde bu ülkeyi zora sokacak kozları elinde tutmak... Ama, Çin öylesine devasa bir ekonomi ki ne vazgeçebiliyor ne de sarsabiliyor.
Bu şer güçler Arap Baharı adı altında İslam dünyasını da dizayna kalktılar malumunuz... Başarısız oldukları da söylenemez doğrusu... Suriye’nin, Mısır’ın, Libya’nın, Irak’ın durumu ortada... Nisbeten küçük lokma olanları, zayıf ve halkıyla problemli olanları dizayn etmeyi başardılar maalesef... Büyüklerden de Mısırı... Şimdilik İran ve Türkiye ye diş geçirmiyorlar. 15 Temmuz bu büyük oyunun Türkiye ayağı idi. İçeriye yerleştirdikleri ajanları vasıtasıyla adeta tereyağından kıl çeker gibi ulaşacaklardı hedeflerine... Hala her detay düşünülmüşken ve onca organizasyona rağmen nasıl başarısız olduklarının kritiğini yapıyorlardır.
Şimdi düşünme sırası onlara geldi. Zira Nietzsche'nin "Bizi öldürmeyen şey güçlendirir" Çin’de de öyle oldu, Türkiye’de de... Çin’i durduramıyorlar. Türkiye’yi de durduramayacaklar. Zira 15 Temmuzu hala çözemiyor olmaları teşhisin yanlış olmasından kaynaklanıyor. Zira korkmaları gereken Türkiye’den ziyade, Türkiye’nin misyonu… Zira gönül coğrafyası fiziki coğrafyasının çok ötesinde olan bu millet bir değeri temsil ediyor; adalet ve merhamet...
Kaba güç bilinenin aksine kısa vadede sonuç getiriyormuş gibi gözükse de uzun dönemde çözüm gönüllere girmektedir. Bu tesbit kişiler bakımından da, devletler bakımından da böyledir. Devasa gücüne rağmen Sovyetlerin tepe taklak gitmesi bunun en somut kanıtıdır. Sıra diğerlerine de gelecek…