(Sn. Erol YILDIRIM'ın makalesi...)





         Her konuya ya iyi ya da kötü diye bakmaya alışmış bir milletiz vesselam. Hayatlarımızda, bakış açılarımızda ya siyah var ya da beyaz. Griye bakmayı beceremiyoruz.



         Coronavirus illeti hayatımıza girdi gireli bu siyah ve beyaz karşıtının soğuk mücadelesini daha bir hisseder olduk. Sosyal medya hesaplarımızda yetkililerin aldıkları kararlara  sürekli ya insafsızca destek veriyoruz ya da insafsızca eleştiriyoruz. Coronavirus tehlikesinin ilk günlerinde ortaya çıkan abuk sabuk imam ve doktor mukayeseleri, cami yerine hastane yapılması fikirleri, diyanetin bütçesinin sağlık bakanlığı bütçesine aktarılması gerektiği gibi dahiyane fikirler havalarda uçuştu. Doğal  olarak insafsızca destek verenler de bu esnada boş durmadı. Heykellerin bir şehir hastanesi etmediğini, bir cenaze olduğunda beş yüz doktorun da bir imam etmediğini özene bezene vurguladılar.  Tabi bu arada sağolsun devletimizin bazı büyükleri de bu çatışmaya malzeme vermek için elinden geleni yaptılar. Başka bir zaman kalmamış gibi kanal istanbul projesinin ihalesini maskeler eşliğinde hallediverdiler. Diyanetin elindeki sevap ve takva listesine göre seçim yaparak şanslı müminleri canlı yayında Cuma namazına götürdüler. Bu ne perhiz , bu ne lahana turşusuydu anlayamadık.



            Bugün benzer tartışmalar “ Biz bize yeteriz “ kampanyası üzerine yapılıyor. Ya acımasızca eleştirenler ya da eleştirenlere laf dürtenler var. 



            Oysa ; hepimiz  aynı gemideyiz muhabbeti yapmadan , durumun vehametini görerek birbirimizi anlamaya çalışsak. Bu eleştiren kesim ne eleştiriyor, neyi eleştiriyor,  neden eleştiriyor.  Destek verenler neye destek veriyor, neyi destekliyor ve neden destekliyor. Eleştirenler hep mi haksız , destekleyenler hep mi haksız.



            Dünyayı sarsan ve öylesine büyük sonuçları olacak olan bu kriz ortamında tartışmamız gereken gerçek konular nedir ? Koskoca Bilim Kurulu Üyesi profesörlerden evlerimizde kalmamızı  ve ellerimizi nasıl yıkamamız gerektiğini öğrendikten sonra , sanki biraz da önemli konularda konuşmak gerekmez mi? Mesela ; 



            Biz imam ile doktoru karşılaştıracağımıza , bu ülkenin imama da doktora da ihtiyacının olduğunu, devletin de devlet olarak gelecek projeksiyonlarını siyasi beklentilerine göre değil gerçek ihtiyaçlara göre belirlemenin zamanının geldiğini konuşsak,



         Biz millet olarak birbirimize zaten yeteriz de bunun kampanyalarla değil , devletin dolu kasasıyla nasıl yapacağımızı konuşsak,



         Her alanda her kademede tüm devlet çalışanlarının devletin her kuruşunun lazım olacağının idrakine vararak israftan kaçınmak için milad olduğunu konuşsak ,



         Almanya bu kadar destek veriyor,  ingiltere bu kadar destek veriyor diyeceğimize bu destekleri nasıl verebildiklerini konuşsak, 



         Bu salgının ilk olmadığını ve son da olmayacağını bilerek  önlem durumlarını konuşsak, 



          Ekonomide, tarımda,  sanayide, savunmada, sanatta, eğitimde acilen düşünce kuruluşları kurularak 2040, 2050, 2070 senaryoları üzerine çalışmalar yapılması gerektiğini konuşsak. 



          Ama tüm bunları konuşabilmek için siyahın biraz beyazdan, beyazın da biraz siyahtan alarak gride bir ortak noktanın oluşması gerekiyor. İş işten geçmeden ve acilen. Yoksa kısır döngüler içerisinde dünyaya yön veren değil,  söz dinlemek zorunda kalan bir toplum olarak çıkmaz sokaklarda siyah ve beyaz boyalarla sosyal medya duvarlarını boyamaya devam ederiz.





EROL YILDIRIM

Misafir Köşe Yazarı