Bir insanın, çevresindeki insanları rahatsız etmemesi, onların haklarına saygı göstermesi ve kendi hakkını da kimseye çiğnetmemesine biz “ahlak ve terbiye” diyoruz.
Ama bir insan önce kendi evinde birlikte olduğu yakınlarına, komşularına ve akrabalarına, daha sonra tanıdık tanımadık her kesin huzurunu bozuyor, onları rahatsız ediyor ve hatta onların haklarına tecavüz ediyorsa bu insan gerçekten ahlaksız bir insandır.
Bu rahatsızlık verme insanlara olduğu kadar, hayvanlara ve hatta bitkilere de yapılmaktadır.
Arkadaşının defterini karalamak veya onun beslenmesini yiyerek onu aç bırakmak, “nisan bir” şakası yapacağım diyerek öğretmenin sandalyesine iğne veya raptiye yerleştirmek...
Kedilerin kuyruğuna teneke bağlamak, köpekleri birleri ile dövüştürmek…
Bitkileri çiğnemek, dalında yeni açmış bir çiçeği kopararak onun bir müddet sonra solmasını sağlamak…
Sizin arkadaşlarınız arasında da böyleleri vardır mutlaka.
Arkadaş bu yaptığın doğru değil, bunu yapma dersiniz.
Ama o kardeşimizin sanki içinden dürterler ve başkalarını rahatsız edecek bu hareketleri yaptığını görürüsünüz.
Bak kardeşim, senin bu yaptığın iş, başka arkadaşlarımıza şu şu zararları olacaktır dersiniz, anlamazlıktan gelir.
Yapılan yaramazlık sonucu bazı arkadaşlarınız zarara uğrarlar.
Yaptığını beğendin mi? dersiniz.
O, bu sözünüze yılışarak karşılık verir.
Sevgili kardeşlerim,
Bir insanın, çevresinde ki insanlara karşı taşkınlık yapması, onların haklarına tecavüz etmesi ne ahlak kurallarınca ve ne de kanunlarımızca uygun bulunmaz.
Hatta yasalarımızda böyle insanlara ceza verileceği ve cezanın ne olduğu da yazılmıştır.
Fakat yaramaz da olsa bir insanın yasalarla cezalandırılması hoş bir şey değildir.
Bu kardeşimizin aldığı ceza siciline işlenir ve hayatı boyunca karşısına çıkar.
O zaman bu yaramazlar için toplumumuz kendi içinde ahlak kuralları ile cezalandırır.
Böylece yaramaz kardeşimiz, toplumun zoru ile de olsa bu türlü yaramazlıklarını yapmaz, yapamaz.
Bakın, atalarımız ne güzel bir terbiye metodu söylemişler.
“Nus ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”
Nus, nasihat etmek, öğüt vermek demektir.
Eğer yaramazlık yapan birisini görürseniz önce ona nasihat edin. Belki sizin verdiğiniz öğütle aklı başına gelir de artık zararlı yaramazlıklar yapmaz.
Böylece bu kardeşimiz kötü ahlaktan kurtulur, çevresindeki insanlar da bunun yaramazlıklarından…
Nasihat ettiniz ama bu kardeşimiz bu nasihatten almıyor. Eski haylazlıklarına devam ediyor. O zaman metodun diğer bir maddesi devreye giriyor.
Kendisini tekdir edersiniz. Tektir, onu azarlamak ve ona kötü sözler söylemektir.
En azından öğretmenlerimizin dediği gibi;
“Bak. Eğer bu yaramazlıkları yaparsan senin kulağını çekerim, haa…
Seni tahtaya kaldırır, zor sorular sorar ve senin karnene kötü notlar atarım…
Seni arkadaşların önünde tahtaya kaldırır ve tek ayakla durma cezası veririm” gibi
Bu ve benzeri sözlerin hepsi tekdir kelimesi ile anlatılmaktadır.
Bizim yaramaz kardeşimiz bu tekdirden de anlamıyor ve gene aynı yaramazlıkları yapmaya devam ediyorsa, o zaman bu metodun üçüncü kademesi devreye girer.
O arkadaşınızın kulağı çekilir, ona akıllanması için bir iki tokat da vurulur.
Bu son uygulamaya da “hakkı kötektir” diyen atalarımız, böyle yaramazlar artık dayakla akıllanırlar demektedir.
Diyeceksiniz ki modern çağda dayak olur mu?
Evet, tabii olmaz. Ama bu metodun son bölümü caydırıcı olduğundan dolayı bu şekilde ifade edilmiştir.
Bir yaramaz çocuk, bu metodun uygulanmakta olduğunu bilirse kendisine verilen nasihatten sonra tekdir geleceğini, ondan sonra dayak geleceğini de bilecek bu dayak onun yaramazlık yapmasını önleyerek, onu yaptığı yaramalıklarından caydıracaktır.
Yine atalarımız, “dayak cennetten çıkmadır” demişlerdir.
Bazıları bu sözü, dayağın cennette bile yeri olmadığı için çıkartılmıştır diye yorumlarken, bazıları da;
“Hazreti Âdem’de cennetten çıkarıldı ve dünyamıza gönderildi. Bizler onun neslinden geliyoruz. Dayak da Hazreti Âdem gibi cennetten çıkartılarak dünyamıza gönderildi ki, böylece nus ve tenkitten akıllanmayanlar bununla terbiye edilsin ve diğer insanların hakları korunmuş olsun.
Siz ne dersiniz, sevgili kardeşlerim,
Nasihat (öğüt) ve tenkitle akıllanmayan yaramazlara, kötek (dayak) uygulansın mı?